Haftanın en mübarek gününe erişmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Cuma namazının ardından cemaatle selamlaşmak gibi Cuma mesajları göndermek de bugünün en hayırlı alışkanlıklarından biri haline geldi. Bugün namaz kılmak, Kuran okumak, Peygamberin sünnetlerini gerçekleştirmek adettendir. İşte en anlamlı Cuma mesajları…

HAFTANIN CUMA MESAJLARI

Bizi yoktan var eden, varlığından haberdar eden, yaratıp imtihan eden, imtihan edip sabır veren Allah’ın müminlerini bağışlaması dileğiyle Cumanız mübarek olsun!

Ey Rabbimiz bugün de sana kuI oIarak eI açıyoruz. Bugün bütün şerIeri bizIerden uzak eyIe. Sürpriz beIaIardan bizIeri koru. MutIuIukIarı, huzurIarı ve güzeIIikIeri hayırIı bir şekiIde ver. Ve bizi bugün sevdikIerimizden ayrı koyma. DuaIarınızı bekIer, hayırIı Cumalar dilerim.

Ya Rabbim! Sen anne babalarımızı ve tüm inananları sonsuz rahmetinle bağışla ve cumamızı hayırlı, nurlu ve bereketli eyle, Amin! Selam ve dua ile hayırlı cumalar.Ey Allah'ım! Senin rahmetini umuyorum. Beni göz açıp kapayıncaya kadar da olsa nefsimle başbaşa bırakma. Halimi tümüyle düzelt, Senden başka İlah yoktur. Cumamız Mübarek olsun.



Ya Rabbim! Sen anne babalarımızı ve tüm inananları sonsuz rahmetinle bağışla ve cumamızı hayırlı, nurlu ve bereketli eyle, Amin! Selam ve dua ile hayırlı cumalar.Ey Allah’ım! Senin rahmetini umuyorum. Beni göz açıp kapayıncaya kadar da olsa nefsimle başbaşa bırakma. Halimi tümüyle düzelt, Senden başka İlah yoktur. Cumamız Mübarek olsun.

Yakınlık ne zamanla ne mekanla sınırlıdır… Eller Allah’a açıldığında akla ilk gelen sevilenlerdir… Aklımda yüreğimde ve duamdasınız… Cumanız mübarek olsun…

Rabbim nefsimize ‘celaliyle’, kalbimize ‘cemaliyle’, hayatımıza ‘hikmetiyle’, hatalarımıza ‘rahmetiyle’, mahşerde ‘Muhammediyle’ yardım etsin inşallah. Hayırlı Cumalar.



Cuma günü yapılan ibadetlere iki kat sevap verilir. Müslümanlar Cuma gününü haftanın en hayırlı günü olarak kabul ediyor. Cuma gününde sevdiklerini bu özel güne eriştiği için kutlamak oldukça önemlidir.

Allah'ım! Dillere destan, yüreklere ferahlık olan merhametin ile günahlarımızı affeyle. Amin tüm Müslümanların cuması mübarek olsun. Hayırlı, bereketli, huzurlu ve sağlık dolu günler dilerim.



Allah'ım, habibin Muhammed Mustafa'ya, ailesine ve dostlarına rahmet eyle ve onların katındaki hürmeti için dualarımıza icabet et. Amin, cumamız mübarek olsun.
Sağanak sağanak rahmet yağsın yuvanıza, her gün Resulullah girsin rüyanıza, melekler amin desin dualarınıza! Dualarda buluşmak dileğiyle, hayırlı Cumalar.
Rabbim nefsimize ‘celaliyle’, kalbimize ‘cemaliyle’, hayatımıza ‘hikmetiyle’, hatalarımıza ‘rahmetiyle’, mahşerde ‘Muhammediyle’ yardım etsin inşallah. Hayırlı Cumalar.

Cuma günü yapılan ibadetlere iki kat sevap verilir. Müslümanlar Cuma gününü haftanın en hayırlı günü olarak kabul ediyor. Cuma gününde sevdiklerini bu özel güne eriştiği için kutlamak oldukça önemlidir.



Sevdiğiniz için bir kere mutlu olup, bin kere pişman olacağınız bir sevgiyi yaşamamanız dileğimle! Düşleriniz gerçek olsun ama gerçeğiniz asla düş olmasın. Hayırlı cumalar dilerim.

Ey Rabbim, bize Cennetin kokusunu duyur ve onun nimetlerinden nasiplendir. Bize ateşin kokusunu duyurma. Amin, hayırlı cumalar dilerim.

CUMA ÖNEMİ NEDİR?

Müslümanların cuma günü yaptıkları haftalık toplu ibadetin önemi üzerinde durulmakta ve Resûlullah döneminde yaşanan bir olay ışığında ibadet ciddiyeti ve mabet âdâbıyla ilgili bir uyarı yapılmaktadır.

Dilimizde cuma şeklinde telaffuz edilen “cum‘a” (cumu‘a, cuma‘a) kelimesi, “toplamak, bir araya getirmek” anlamına gelen “cem‘” kökünden türetilmiş bir isimdir. İslâm’dan önce ‘arûbe” diye anılan bu günün cum‘a adını almasının sebebi hakkında değişik izahlar bulunmakla beraber, bunların ortak noktası toplantı günü olması özelliğidir. Bu günün önemi ve faziletiyle ilgili birçok hadis bulunmaktadır. Bunlardan ikisinin anlamı şöyledir: “Güneşin doğduğu en hayırlı gün cumadır. Âdem o gün yaratılmış, o gün cennete girmiş ve o gün cennetten çıkarılmıştır. Kıyamet de cuma günü kopacaktır” (Müslim, “Cum‘a”, 18); “Cumada öyle bir an vardır ki eğer müslüman bir kul o anı denk getirir Allah’tan iyi bir dilekte bulunursa Allah onu kendisine muhakkak verir” (Müslim, “Cum‘a”, 13-15). Bazı rivayetlere dayanarak müslümanlar cuma gününün kendileri için bir bayram günü olduğunu kabul ederler ve bu güne ayrı bir önem verirler. Cuma hazırlığı çerçevesinde sünnet olan işlerin başında boy abdesti almak gelir; hatta bu, bazı âlimlere göre farzdır.

Cuma günü öğle vaktinde öğle namazı yerine kılınan namaza cuma namazı denir. Belli şartların varlığı halinde cuma namazının farz olduğu hususunda icmâ vardır. Cuma namazının tarihçesi hicret öncesine uzanır. Peygamberliğin 11. yılı (m. 620) hac mevsiminde gerçekleşen ilk Akabe görüşmesi sonucunda Yesribli (Medineli) altı kişinin müslüman olmasını takiben bu şehirde İslâmiyet yayılmaya başlamış, hatta ertesi yıl yapılan Birinci Akabe Biatı’nın ardından Resûl-i Ekrem Medineliler’e İslâm dini hakkında bilgi vermesi ve Kur’an öğretmesi için Mus‘ab b. Umeyr’i görevli olarak göndermişti. İşte kaynaklar anılan bu ilk görüşmede Hz. Peygamber’e ilk olumlu cevabı veren ve peygamberliğin 13. yılında (m. 622) yapılan İkinci Akabe Biatı’nda kendi aile çevrelerindeki İslâmî gelişmeleri takiple görevli on iki kabile sorumlusuna başkan (nakîbü’nnukabâ) seçilen Es‘ad b. Zürâre’nin Medine yakınlarında cuma namazı kıldırdığını kaydetmektedir. Bazı rivayetlerde Mus‘ab b. Umeyr’in de bu dönemde Medine’de cuma namazı kıldırdığı belirtilir. Hz. Peygamber’in ilk defa cuma namazı kıldırması ise hicret esnasında olmuştur. Şöyle ki, Resûlullah Medine’ye bir saat mesafede bulunan Kuba’ya varınca orada konaklamış ve pazartesiden perşembeye kadar ashabı ile beraber çalışarak İslâm’ın ilk mescidini inşa etmiştir. Cuma günü buradan hareket edip Medine yakınlarında Rânûnâ vadisine ulaştığında buradaki Sâlim b. Avf kabilesine misafir olmuş ve o sırada cuma vakti girdiğinden anılan vadideki namazgâhta cuma namazını kıldırmıştır. Günümüzde, bu yerde inşa edilmiş ve Mescid-i Cum‘a adıyla anılan küçük bir cami bulunmaktadır. O tarihten sonra toplu cuma ibadeti düzenli bir farîza olarak ifa edilmekle beraber konumuz olan âyetlerle bu ibadetin önemi pekiştirilmiş ve –aşağıda açıklanacağı üzere– bir olaydan hareketle hem bu namazın cemaat olarak yerine getirilmesi gereği hem de bu sırada dikkat edilecek bazı hususlarla ilgili mesajlar verilmiştir.

9. âyetteki özel vurgunun yanı sıra Resûlullah’ın birçok hadisinden cuma namazının diğer namazlardan daha güçlü bir farîza olduğu anlaşılmaktadır. Bunlardan biri meâlen şöyledir: “Her kim önemsemediği için üç cumayı terk ederse, Allah onun kalbini mühürler” (Ebû Dâvûd, “Salât”, 210; Tirmizî, “Cum‘a”, 7). Hürriyeti kısıtlanmamış, yolculuk halinde olmayan ve geçerli mazereti bulunmayan müslüman erkeklere cuma namazı farzdır. Hastalık, camiye gidemeyecek ölçüde yaşlılık, hasta bakıcılık, hava ve yol durumunun sağlığa zarar verecek ölçüde olumsuz olması, can ve mal güvenliğinin tehlikeye girmesi cuma namazına gitmemeyi meşru kılan mazeretlerdir. Yine fakihlerin birçoğuna göre camiye götürecek kimsesi bulunsa bile âmâya cuma namazı farz değildir. Kendilerine cuma namazı farz olmayan kadınlar ve geçerli mazereti bulunan erkekler camiye gidip bu namazı kıldıkları takdirde ayrıca öğle namazı kılmaları gerekmez. Cuma namazının geçerli olabilmesi için ileri sürülen şartlar özetle şunlardır: 1. Cuma kılınacak yerin şehir veya şehrin civarında bir yerleşim birimi olması, 2. Caminin belli özellikler taşıması, 3. Namazın devlet başkanı veya devlet otoritesinin izin verdiği bir imam tarafından kıldırılması, 4. Belirli sayıda cemaat bulunması, 5. Muayyen vakitte kılınması, 6. Hutbe okunması. Bu namazın müslümanların hayatında özel bir öneme sahip olması sebebiyle ve konuya ilişkin uygulamaların da etkisiyle müctehidler belirtilen hususlarda bazı şartlar ileri sürmüşlerse de zamanla bu görüş ayrılıklarının söz konusu ictihatların asıl amacı dışına çıkarılarak derinleştirildiği bir gerçektir. Esasen vakit ve hutbe şartı ile ilgili önemli bir ihtilaf bulunmamaktadır: Cuma namazının vakti –Hanbelîler’in dışındaki– üç mezhebe göre öğle namazının vaktiyle aynıdır; hutbenin şart olduğunda ise görüş birliği vardır. Diğer şartlara gelince, bunlarla ilgili görüşlerin delilleri ve amaçları dikkate alındığında, küçük veya büyük bir yerleşim biriminde bulunan müslümanların cemaatte belirli bir sayı aranmaksızın ve arkasında namaz kılmaya razı olunan bir imam bulunduğunda cuma namazını kılmalarının gerekli olduğu sonucuna ulaşılabilmektedir.

Cuma ibadetinin önemine ilişkin delillere konu olan asıl namazın iki rek‘at olduğu hususunda İslâm âlimleri arasında görüş birliği vardır. Buna cuma namazının farzı denmektedir. Bu namazı kıldırırken imam, öğle namazından farklı olarak Fâtiha’yı ve zamm-ı sûreyi sesli okur. Resûl-i Ekrem’in cuma günü öğle vaktinde gerek hutbeden önce gerekse anılan iki rek‘at farz namazdan sonra bir miktar nafile namaz kıldığı bilinmektedir. Fakat rek‘at sayıları hakkında farklı rivayetler bulunduğu için bu konuda mezhepler de farklı değerlendirmeler yapmışlardır. Hanefî mezhebince benimsenen uygulama şudur: Hutbeden önce dört rek‘at, farzdan sonra da Ebû Hanîfe’ye göre dört rek‘at, Ebû Yûsuf ve Muhammed b. Hasan’a göre biri dört diğeri iki olmak üzere toplam altı rek‘at sünnet kılınır. Yukarıda değinilen sıhhat şartlarındaki eksiklik veya eksiklikler sebebiyle kılınan cuma namazının geçerli olmayabileceği ihtimalinden hareketle bazı yerlerde “zuhr-i âhir” adıyla kılınan dört rek‘atlık namazın sünnette ve sahâbe tatbikatında bir dayanağı bulunmamaktadır.

Cuma namazı beş vakte ilâve bir namaz olmayıp cuma günlerinde –yükümlüleri açısından– öğle vaktinin ibadetidir. Bütün İslâm âlimlerine göre, namazla yükümlü olmakla beraber kendisine cuma namazı farz olmayanlar veya farz olup da bu namazı kaçıranlar dört rek‘at öğle namazı kılarlar.