İYİ Parti İzmir Milletvekili Aytun Çıray ve SÖZCÜ yazarı İsmail Saymaz, SÖZCÜ TV’de Erdoğan Aktaş’ın konuğu oldu.

HDP’nin kapatılması davasını değerlendiren Aytun Çıray, AKP’nin ‘çözüm sürecini’ hatırlatarak şöyle konuştu:

*2010’lu yıllarda çözüm süreci, barış süreci, açılım diye çeşitli isimleri olan bir süreç başlatıldı. Teşhis yanlış konulursa sonuçlar da çok kötü olabilir. Türkiye Cumhuriyeti devleti ırkçı, yayılmacı terör örgütü PKK ile aynı masaya oturtulmuştur AKP iktidarı döneminde.

*Hiçbir zaman için gerçekten bir açılım, barış ya da çözüm süreci olmadı. AKP, PKK ile seçimlere endeksli çatışmalı ve çatışmasızlık dönemleri yaşadılar. Bir siyasi stratejiydi bu. Gayri ciddiydi. Ne kadar gayri ciddi olduğu Oslo görüşmelerinde ortaya çıkmıştı.

*Gerçekten siyasi sonuç almaya yönelik bir süreç değil, AKP’nin iktidar sürecini uzatmaya yönelik stratejik hareketti. 7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP kaybedince Türk toplumunun buna destek vermediği ortaya çıktı ve güvenlik siyasetlerine dönüldü. Bunun maliyeti yaklaşık 780 insanımızın şehit olmasıydı. Bu bir devlet projesi haline gelmemiş. Devlet projesi olarak iyi planlanmış olsaydı başka sonuçlar alınabilirdi.

“HDP’YE AÇILAN DAVANIN AYNISI AKP’YE İŞ BİRLİĞİ YAPTIĞI İÇİN AÇILMALIDIR”

HDP’nin kapatılması davası içinse Çıray, “Eğer bugün HDP’ye bir kapatma davası açılmışsa bu konuyla ilgili, bence aynı davanın AKP ile iş birliği yaptığı için de açılması gerekir” diyerek şöyle devam etti:

*Ben siyasi partilerin kapatılmasına karşıyım. Siyasi partileri millet açar, millet kapatır, teröre bulaştığı kesinleşmedikçe. Sizin başbakanınız Süleyman Şah türbesini geriye çekerken, ‘YPG’den destek aldık’ diye teşekkür ediyorsa, bunları siz masalarda ağırlıyorsanız, siz Oslo’da gayet laubali, devleti küçük düşürecek görüşmeler yapıyorsanız, daha önemlisi bizzat İmralı tutanakları, AKP ‘yi, devleti yönetenleri suçtur diyorsa suçtur.

*6 sene niye beklediler de bugün? AKP’yi yönetenlerin hiçbir siyasal ilkesi ve memleket derdi yok. Tek dertleri ‘siyasal ömrümüzü ne kadar uzatabiliriz’. Bunun için ne yapmak gerekiyorsa bunu yaparlar.

“BİDEN İLE GÖRÜŞME ÖNCESİ BİR PANSUMAN TEDAVİSİ”

*Bütün bunlar hiç olmamış gibi yeni bir siyasi konjonktüre uygun olarak bir kapatma davası açıyorsunuz. Peki neden zamanlaması şimdi? Bu sadece MHP ile ilgili değil bence. Bu aynı zamanda, şu anda her konuda anlaştıkları ve taviz verdikleri ABD’nin başkanı Biden ile yapacakları görüşme öncesi bir pansuman tedavisi.

*Biden ile görüşme öncesi her türlü anlaşmayı yaptılar. S-400’ler ile ilgili her türlü tavizi verdiler. Onları paket yapmayı kabul ettiler. Erdoğan’ın deyimiyle Türkiye’nin egemenlik haklarını masaya koydular.

“BIDEN İLE BUNLARI KONUŞACAK MISINIZ?”

*YPG, PKK dediğimiz devletimizin terör örgütü kabul ettiği Fırat’ın doğusundaki kuvvetlere yapılan 522 milyon dolarlık Amerikan bütçesine konulacak olan paranın konuşulmasını istemiyorlar. Sen hangi PKK ile mücadele ediyorsun? PKK diye bir şey kalmamış. PKK’nın bütün güçleri aşağıya inmiş. Fırat’ın doğusunda 30 bine yakın eğitimli ordu yetiştiriliyor şu anda Amerikan güçleriyle. Sizin buna sözünüz yok mu?

*Biden’la YPG, PKK’yı konuşacak mısınız, 522 milyon dolar Pentagon’un YPG ve PKK’nın eğitimi için talep ettiği parayı durduracak mısınız? Siz Türkiye’de HDP'yi bunun üstüne şal olarak örtemezsiniz. Bizim burada HDP’yi savunacak halimiz de yok. Ben 180 derece dünya görüşü farklı olan bir insanım. Aynı fikirde olsak da olmasak da demokrasiyi savunacağız.

“AYNI SUÇLARI AKP İŞLEMİŞTİR”

*Siz HDP’yi kapatma meselesinde ne kadar samimisiniz? Mesele HDP mi yoksa sizin tamamen siyasi süreçlerinizi uzatmak mı? HDP’nin kapatılmasına dair suçların aynısını AKP işlemiştir.

*Şu anda Türkiye’de mutlak güçler ayrılığı olsaydı, bu kadar yolsuzluk, usulsüzlük, kokuşmuşluk üzerine tek bir savcı harekete geçmiyor olabilir miydi?”

“İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ DURUM REJİM KRİZİDİR”

Organize suç örgütü liderliğinden hüküm giymiş Sedat Peker’in, Doğan Medya grubunun satın alınmasında Ziraat Bankası’ndan 750 milyon dolar kredi verildiği ve bu kredinin geri ödenmediği iddiasına ilişkin Çıray, şunları söyledi:

*Sizin satın alacağınız medya organlarını size veriyorlar. Ondan sonra da bu medya organlarını teminat gösteriyorsunuz. Cebinizden 5 kuruş para çıkmadan teminat üzerinden kredi alıyorsunuz.

*O krediyi isterseniz ödüyor, isterseniz ödemiyorsunuz. Böyle bir devlet yönetimi olabilir mi? Bu 21. yüzyılın fetret dönemidir. Türkiye Cumhuriyeti devletinde bu yeni rejim, ülkeyi bu hale getirmiştir. İçinde bulunduğumuz durum bir rejim krizidir, bir devlet krizidir, bir devletsizlik krizidir.

“HÜKÜMETİN SIRTINDA KAMBURDUR”

Bu iddialar yoğunluğu itibarıyla kim söylerse söylesin önemli bir kısmı ciddiye alınmak zorundadır. Cemil Çiçek, bunun binde biri doğruysa bu bir felakettir dedi. Ben de bunun 10 binde biri doğruysa bu bir felakettir diyorum.

*Bu iddialar konusunda harekete geçilmeyen her gün, işleyen her zaman bu hükümetin sırtında kamburdur. Cumhur İttifakı muhtemelen buna ret oyu verecek ama bu bir gün milletin önüne gelecek, sandıkta bunların hepsinin hesabı sorulacak.

SAYMAZ: İDDİANAME ÇALAKALEM YAZILMIŞTI

SÖZCÜ yazarı İsmail Saymaz ise HDP’nin kapatılması davasına ilişkin şöyle konuştu:

*İddianame çalakalem yazılmıştı. Sanki MHP kongresine sipariş şeklinde bir iddianameydi. O kadar ki sanıklar arasında ölmüş isimler vardı. İddianamedeki en büyük problem, belli başlı iddianamelerin esas sayıda dosya numaralarını vererek, “Alın size delil” diye eklemişlerdi. Halbuki o davaların içeriğini nedir buna dair hiçbir bilgi yoktu.

*‘Bu parti bir terör odağı olmuş mudur, olmuşsa HDP’deki hiyerarşik yapısı nedir, HDP’liler hangi eylemlerle buna sebebiyet vermişlerdir? Savcı buna cevap vermektense suçla HDP’lilerin eylemleri arasında herhangi bir mantık bağı kurmuyordu. Reddedilme gerekçesi buydu.

*HDP’liler sizin istediğiniz çözüm sürecine oturdukları günlerde, sizin istediğiniz doğrultuda yürüdükleri günlerde, İmralı, Kandil görüşmelerinin aracısı olduğu günlerde barışın elçisiydi de şimdi kanlı katil mi oldular? Dün sizin teşvikiniz ile çözüm sürecinde rol almış bu insanları şimdi aynı eylemlerinden ötürü suçlu gösterip, bu eylemlerini de parti kapatma davasına konu ediyorsunuz. Bu, çok açık hukukun siyasallaştığının göstergesidir. Yargı erkinin adeta siyasi iktidarın avukatlık bürosuna döndüğünün göstergesidir.

*O kadar ki, siyasi iktidarı ve ortağını memnun etmek adına hukuka bile uygun olmayıp Anayasa Mahkemesi’ne sundular. Tamamına yakını iktidar tarafından belirlenmiş Anayasa Mahkamesi bile ‘bu kadar olmaz’ deyip geri gönderdi. Şimdi ikinci kez hazırlandı. Bir dava görülecek. Bu dava sonucunda HDP’nin kapatılması meselesi ele alınacak.

Bence HDP kapatılmasın. HDP’nin bizi rahatsız eden, ağırımıza giden söylemlerde bulunmuş milletvekilleri ve yöneticileri var. Farkındayız. Fevkalade rahatsızım. Milletvekiline mi kalmış ‘PKK seni tükürüğüyle boğar’ demek. PKK’nın silahını korucuya doğrultmak sana mı kalmış? O zaman sen de çık dağa. Niye imtiyazından yararlanıyorsun TBMM’nin? Yahut dünyanın neresinde vardır bir canlı bombanın taziyesine gitmek? Bunların hepsini biliyor ve farkındayız ama bu sorunu çözmek için maalesef HDP’nin sistem içinde kalmasında fayda var.

*HDP’nin bu yönleri gözetilerek sistem içinde tutulmalı ve hem Kürt sorununun barışçıl, demokratik temelde çözülmesi hem de PKK’nın etkisizleştirilmesi, silahını ilelebet gömmesi açısından HDP’nin ve onun etkilediği kitlenin sistem içinde, yüzü Ankara’ya dönük vaziyette tutulması gerekir.

SÖZCÜ TV'YE ABONE OLMAK İÇİN TIKLAYIN