İzmir’de 30 Ekim 2020 tarihinde yaşanan depremin ardından evleri yıkılan, hasarlı veya ağır hasarlı olan depremzedeler, Bayraklı ilçesindeki Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün bir araya gelerek taleplerini ve sorunlarını dile getirdi. İzmirli depremzedeler dilekçelerini müdürlük yetkililerine teslim ettikten sonra basın açıklaması yaptı.

"İKİ FARKLI KANUN UYGULANIYOR"

Depremzedeler adına açıklamada bulunan Avukat Nilsu Karaman Aktarıcı, kentete yaşanan depremin ardından yıkılan, hasarlı veya ağır hasarlı olan evlerin yeniden yapımı için bazı bölgelere 7269 Sayılı AFAD Kanunu, bazı bölgelere ise 6306 sayılı kanunu uygulandığının altını çizdi.

Aynı depremi ve acıyı yaşamış depremzedelere iki farklı kanun uygulanmasının büyük sorunlar yarattığına dikkat çeken Avukat Aktarıcı şöyle konuştu:

* Deprem anında yıkılan ve acil yıkılacak olan apartmanlar 7269 sayılı Afet Kanunu’na tabi olurken, diğer binalar ise 6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Kanunu’na tabi olmuştur. Bu ayrım şu açıdan önemlidir. 6306 sayılı Kanuna 2019 yılında eklenen 6/A maddesinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na geniş sınırsız ve tek elden yetkiler verdiğini biliyoruz. 7269 kanuna tabi olunsa tüm vatandaşlar gerek sosyal yardımlar, gerek binaların yeniden yapılanması anlamında AFAD eliyle İçişleri Bakanlığı’na tabi olacakken, şimdi bazı vatandaşlar 7269 sayılı kanuna, bazıları ise 6306 sayılı kanuna tabi olarak ayrışmışlardır.



“MÜLKİYET HAKLARIMIZ İHLAL EDİLİYOR”

6306 Sayılı kanunu tabi olan depremlerin hepsinin sorun yaşadığını ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini belirten Avukat Aktarıcı, “Binalarımıza kuş uçuşu mesafedeki gökdelenlere izin verilirken, proje dışındaki alanlara 8 kat imarı verilirken, bizlere neden 5 kat imar planı verildiğini merak ediyoruz. Neden bizim mülkiyet haklarımız ihlal ediliyor? Neden böyle bir çifte standart var? Neden halkımız proje alanı içi ve dışı olarak ayrıştırılıyor? Aynı depremi yaşamış ve mağdur vatandaşlar olmamıza rağmen, neden farklı kanunlara tabi tutulduğumuzu anlayamadık." dedi.

"ŞU ANDA HİÇBİRİMİZ TAPULARDA HAK SAHİBİ GÖZÜKMÜYORUZ"

Farklı kanunlara tabi olmanın farklı sonuçları ve yükümlülükleri olduğuna vurgu yapan Aktarıcı, "Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 6306 sayılı kanun uyarınca kendi bir yetki ve çalışma alanı açtı. Aslında bizler İçişleri Bakanlığı’nın AFAD kanuna tabii olmamız gerekirdi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı burada bir takım ihaleler yapmak suretiyle bizim mülkiyetlerimizi bile tapudan sildi ve aldı. Şu anda hiçbirimiz tapularda hak sahibi gözükmüyoruz. Deprem sonrası Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum hiçbir hak kaybının olmayacağını söylemişti. Bize çıkacak maliyetlerin yarı ödemelerinin yapılacağı söylendi. 8 ay geçti bizim önümüze herhangi bir borçlandırma rakamları konmadı. Biz hangi şartlarda ne kadar ödeyeceğimizi bilmiyoruz. İki farklı kanun var önümüzde. Hem borçların hesaplanması hem de yapılandırmayla ilgili farklı maddeler öngörüyor. Bizim borçlarımızın yapılandırması 7269 sayılı kanuna göre mi tabii olacak. Bunun cevabını versinler. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu soruna bir an önce çözüm bulsun. Süreç kapalı kapılar arkasında değil, şeffaf bir şekilde işletilsin.” şeklinde konuştu.



DEPREMZELER: ANAYASA’NIN EŞİTLİK İLKESİNE AYKIRI

Depremzedeler, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ve iktidar partisinin milletvekillerinde sorunlarına çözüm bulmasını isterken, toplantı talebi çağrısında bulundular.

Basın açıklamasında söz alan bir depremzede vatandaş, kendilerinin ayrıştırıldıklarını ifade ederek şöyle konuştu:

* Bu kanun maddeleriyle ayrıştırılmayı bir kenara koyduktan sonra deprem proje alanı ve deprem proje alanı dışı olarak da ayrıştırıldık. Deprem felaketinin yaşandığı bir bölgede depremzedelerin nasıl ikiye ayrıldığını anlamıyoruz. Biz 8 kattan 5 kata düşürüldük. Metrekarelerimiz küçültüldü. Belki kendi katımızda, kendi yerimiz ve apartmanımızda kura usulü yapılacak uygulamadan sonra aynı yerimizde oturamayacağız. Ama proje alanı dışında kalan diğer depremzedeler, kendi kat ve metrekarelerinde yeniden evlerini inşa edip oturacaklar. Ayrıca rezerve alanında da hak sahibi olacaklar. Biz bu hakları da elde edemeyeceğiz. Bu yaptıkları Anayasa’nın eşit vatandaşlık ilkesine aykırıdır. Bizim bu sorunumuza bir an önce çözüm bulsunlar.