Peki ameliyat olmaya karar verenler nelere dikkat etmeli? Bu operasyonlar herkese uygulanabilir mi? Gerçekten tehlikeli mi? Pek çok kişinin merak ettiği bu noktaları Prof. Dr. Ahmet Türkçapar’a sordum… İşte yanıtları…

Prof. Dr. Ahmet Türkçapar


HANGİ SORUNLAR OLUŞUR?

Vücut Kitle İndeksi’nin (VKİ) 40’ın üstünde olması “tip III ya da morbid obezite” yani hastalık kabul edilecek düzeyde şişman olmak anlamını taşır. Morbid obezite (aşırı şişmanlık), sadece görüntü olarak insan hayatını etkilemez. Şişmanlarda yağ dokusunun artması ile kan şekerini düzenleyen insüline karşı direnç gelişir; zamanla şeker hastalığı ortaya çıkar. Kalp ve damar sistemlerinde ateroskleroz (damar sertliği) hızla gelişir ardından tansiyon yükselir. Ağırlık artışı ile özellikle kalça ve diz eklemlerinde, belde kireçlenme normal kilolu insanlara göre daha erken yaşlarda oluşur. Karaciğer yağlanması, böbrek yetmezliği şişman insanların sıklıkla karşılaştığı diğer sorunlardır. Kanser oluşma riski diğer insanlara göre çok daha fazladır.

KİMLERE UYGULANABİLİR?

Günümüzde aşırı şişmanlığın ilaçlarla, diyetlerle ve sporla tedavisi yeterli sonucu almaktan uzaktır. Diyet, yaşam alışkanlıklarında değişiklik ve sporla hastalar kilo verseler de hastaların yüzde 95’i verdikleri kiloları 2-3 yıl içinde geri alır. Aşırı şişmanlarda diyet ve diğer tıbbı tedavilerle normal kilolara ulaşmak nerede ise mümkün değildir. Metabolizma kiloyu hafızaya alır, hasta 30 kilo verse bile uzun dönemde tekrar kilolarını alarak eski şişman haline veya daha da fazlasına geri döner. Bu tıpta yo-yo sendromu olarak adlandırılır. Başta endokrinoloji olmak üzere birçok Uluslararası Tıp Konfederasyonu, yüksek tansiyon, tip 2 şeker hastalığı, uykuda solunum durması, gut hastalığı gibi şişmanlığa bağlı sağlık sorunları olanlara ve VKI 40’ın üzerinde olanlarda ise bu hastalıklar aranmaksızın cerrahi operasyonları önermektedir.

Riskli bir yöntem midir?


Bugün için diyetlerin uzun dönem başarısızlığını çözecek bir yöntem veya ilaç yoktur. Morbid obezite cerrahisi, gelişmiş ülkelerde (Amerika’da yılda 300 bin, Fransa 80 bin) tüm tıp branşlarının onayı ile tartışılmaz ve saygın bir konumda iken, ülkemizde oluşmuş yanlış algılarla hala tehlikeli ve yeni yöntemler olarak görülmektedir. Bu ameliyatlar tecrübeli merkezlerde uzman ellerde yapıldığı takdirde bir safra kesesi ameliyatı kadar risklidir. Mide bypass ameliyatı sonrası ölüm oranı, en fazla binde birdir…

Ne gibi avantajları vardır?


Bu ameliyatların ana etkisi, hormonal değişikliklerle öncelikle iştahın azalması, aşırı tokluk hissinin mutluluk hormonu endorfinlerin salgısını artırarak az gıda ile mutlu olunmasına bağlıdır. Ayrıca GLP1 adlı peptit hormonun ameliyat sonrası metabolizmayı artırarak kilo verdirmesi ve kan şekerini düşürmesi bu ameliyatların şeker ameliyatı olarak görülmesine neden olmuştur. Dolayısıyla kontrol altına alınamayan şeker hastalarında, VKI 30-35 arasında bu ameliyatlar önerilmektedir. Obezite cerrahisi olanlar yandaş hastalıklarının iyileşmesi ile uzun dönemde daha tehlikeli olan kalp ve diz protezi gibi ameliyatları olmaktan da kurtulurlar. Bu ameliyatlar sonrasında hastalarda; şeker hastalığı yüzde 80, yüksek tansiyon yüzde 65 ortadan kalkmakta, kalp krizi riski yüzde 40 azalmaktadır. Obezite cerrahisi hastanın yaşam kalitesini yükseltir yaşam süresini 10 yıl uzatır.