Daha önce hiçbir Avrupa Şampiyonası'na galibiyetle başlayamayan A Milli Futbol Takımı, EURO 2020'de bu makus talihi kırmak için sahaya çıktı. Ancak turnuvanın favorilerinden ve aylardır yenilmeyen İtalya maç boyunca şans tanımadı. Maçı isabetli şut olmadan ve neredeyse pozisyonsuz bitirmemiz bizim açımızdan can sıkıcı olsa da, karalar bağlamamak gerek.

İtalya'nın maç başındaki baskılı futbolu ve bizim hızlı hücum planımızın bu duvara toslaması, takımın demoralize olmasına neden oldu. Dakikalar ilerledikçe bu durum İtalya'nın futboluna direnç katarken bizi karamsarlığa itti. Maça tutunmamızı sağlayan takım savunmamız da, Merih Demiral'ın kendi kalesine attığı talihsiz golle dağılınca psikolojik olarak maça havlu atmış olduk. Şenol hocanın alternatif bir plan üretememesi ise bizim adımıza maçı çekilmez bir hâle getirdi.

Genç, dinamik ve gelecek için çok şey vadeden bir oyuncu grubuna sahibiz. Özellikle grup elemelerinde oynadığımız maçlar ve son Dünya şampiyonu Fransa'ya karşı ortaya koyduğumuz futbol hâliyle beklentileri arttırdı. Ancak, kabul etmek gerekir ki birçok açıdan da eksikleri bulunan, henüz taşları yerine oturmamış bir ekibiz. Ve İtalya karşısında, beklentilerle gerçekleri birbirinden ayırmamız gerektiğini gösteren bir maç izledik.

İtalya'yı mağlup etseydik şaşırtıcı bir sonuç olmazdı ama yenilmemizin de aynı oranda olağan bir durum olduğunu kabul etmeliyiz. Oynanan futbol hiç öyle göstermese de, önümüzde henüz oynanmamış ve bence favori olduğumuz iki maç var. Böyle turnuvalarda sonuçlar, rüzgârın hangi yönden estiğine göre değişkenlik gösterebilir. Tam da bu nedenle, Şenol hoca ve öğrencilerine bu rüzgârı tersine çevirmek için büyük iş düşüyor. Çünkü bu takıma olan inancı ve beklentileri oluşturan onlardı, bu duyguları karşılıksız bırakmayacak olan da yine onlar.

Dipnot: Bizi yeniden televizyon başına oturtarak heyecanla Milli Takım maçı izleten bu gençler, bir maçtan sonra bu kadar yerden yere vurulmayı hak etmiyor. Ama büyük büyük hayaller kurarken, gerçekleri göz ardı etmememiz gerektiğini de öğrenmeliyiz. Çünkü sonrasındaki acı ve hayal kırıklığını da aynı şekilde abartılı şekilde yaşayınca en çok zararı yine kendimize veriyoruz.