Sezon başından beri, inişli çıkışlı duygu durumuyla orantılı şekilde futbolu da değişen Fenerbahçe, Konyaspor karşısında ilk 30 dakika kendisinden beklenen futbolu oynamayı başardı. Hem savunmada, hem de hücumda birlikte hareket eden ve rakibi adeta boğan bir futbol neticesinde üst üste gelen iki gol sürpriz değildi. Konya'da, hareketsiz ve topu ayağına aldığında eveleyip geveleyen futbolcular gitmiş, yerine hep birlikte kaleyi hedefleyen ve doğrudan skora oynayan bir takım gelmişti.

Şüphesiz Fenerbahçe'yi hedeflediği şampiyonluğa götürecek şey, ilk 30 dakikada oynanan oyun. Ancak, maçın geri kalanında kalesine hapsolan, pas yaparak oyunu soğutmayı ve rakibin hızını kesmeyi başaramayan Fenerbahçe bu duruma çözüm bulamazsa işler yine karmaşıklaşabilir. Aslında Erol hoca ikinci yarının hemen başında durumu fark edip Gustavo ve İrfan Can'ı sahaya sürerek oyunu dengelemeyi başardı. Ama Pelkas'ın talihsiz sakatlığı planları bozdu. Yine de Sehic'in hatası ve Serdar Aziz'in golü takıma nefes aldırdı. Konyasporlu oyuncuların aceleciliği, Altay Bayındır'ın kurtarışları ve savunmada Gökhan Gönül ile Atilla Szalai önderliğindeki kritik hamleler, olası bir facianın önüne geçti.

Üç maç önce şampiyonluktan koptuğu ve hocasının gönderileceği söylenen Fenerbahçe yeniden yarışta. Çok değil, iki maç önce şampiyonluğun en büyük adayı olan ve üst üste puan kayıpları yaşayan Galatasaray ile aynı puanda. Ve bu iki cümleden de anlaşılabileceği gibi; her şeyin pamuk ipliğine bağlı olduğu bu ortamda birkaç maç sonra bizleri nelerin beklediğini kestirebilmek zor. Ancak şu bir gerçek ki; Konyaspor karşısında ilk 30 dakikadaki futbolunu oynadığı takdirde, Fenerbahçe'nin önünde durabilecek fazla takım yok. 

Szalai'nin oyun zekası ve vizyonu


Atilla Szalai'ye ayrı bir parantez açmak gerek. Fenerbahçe gibi maça bu kadar yüksek tempoda başlamışsanız golü bulamadığınız her an aleyhinize işler. Hücum eden tarafın ritmi yavaşça düşer, savunanın ise direnci daha da artar. Fenerbahçe bu senaryoyu bu sene defalarca yaşadı. Rakibin ilk kontratağında kalesinde golü gördükten sonra debelenerek kaybettiği puanlar olmasa, belki şu an çok farklı bir tabloya bakıyor olurduk. Parantezi açtığımız Szalai, tam da böyle bir noktada golü attı ve rüzgarın takımının lehine esmesini sağladı. Yetmezmiş gibi, golden sonra oyun zekasının ve vizyonunun ne kadar geniş olduğunu ispatlayan iki kritik müdahale ile maçın kaderine doğrudan etki etti.

Beklenen Mert Hakan


Son haftalardaki oyununa bakınca 'Bu zamana kadar neredeydin Mert Hakan?' dedirtse de, geri dönüşü olmayan yola girilen şu günlerde verdiği katkı tartışmasız çok değerli. En kötü oynadığı maçta bile hiç mücadele etmediğine rastlamadık. Ama doğruya doğru, bazen iki adım yanındaki arkadaşına bile pas veremeyecek kadar aklının saha içinde olmadığı ortadaydı. Şimdilerde ise, Fenerbahçe orta sahasını toparlayan ve pas bağlantılarını kusursuz hale getiren bir oyun oynuyor. İlk golden önce, ceza sahası içine ters ayağıyla yaptığı adrese teslim ortayla golün yaratıcısı olmasının yanı sıra, sahadaki duruşuyla da o öz güveni yeniden inşa ettiğini gösteriyor.