Fenerbahçe'nin Beşiktaş derbisinde iki seçeneği vardı. Ya maça ikinci yarıdaki gibi başlayıp kaderini Beşiktaş'ın hücumcularına bırakacaktı ya da ilk yarıda olduğu gibi savunmayı tamamen topun arkasına kurup ağır ağır rakip kaleye ilerleyerek gol arayacaktı.

İlk yarıda bir-iki atak dışında işin savunma kısmı planlandığı gibi işledi. Beşiktaş'a aradığı açıklar verilmedi. Ancak Samatta'nın hayalet performansı 1 kişi eksik oynanmasına neden olunca hücumda işler yolunda gitmedi. Hatta Samatta o kadar kötüydü ki, ilk yarının sonlarına doğru 'bari savunma yapsın' düşüncesiyle sol kanada çekildi ve Valencia ileri uca alındı. Nitekim o da fayda etmedi.

İkinci yarının hemen başında yine bir duran toptan yenen gol, savunma planında çatlak yaratınca, Fenerbahçe mecburen diğer seçeneğe yöneldi ve oyuncu değişikliklerinden sonra maçı Beşiktaş yarı sahasında oynamaya başladı. Eğer Beşiktaş hücumcuları ciddiyetten uzaklaşmamış olsa, bambaşka bir skorla karşılaşabilirdik.

Eğer Ozan'un şutu gol olmasaydı...


Ancak Altay Bayındır'ın kurtarışlarına Ozan Tufan'ın bilindik füzesi eklenince, maçın, ligin ve Erol Bulut'un da kaderi değişti. Eğer Ozan'ın 21 metreden 109 km hızla çektiği şutu gol olmasaydı ve Beşiktaş kazansaydı; şampiyonluk için çok büyük bir avantaj elde edecek, Fenerbahçe'yi tamamen saf dışı bırakacak ve belki de ertesi sabah Erol Bulut görevden alınmış olacaktı. Şimdilik bu senaryolar rafa kalktı.

Beşiktaş hâlâ en önemli şampiyonluk adayı ama Fenerbahçe'nin benzer umutları taşıdığını söylemek gerçekçilikten uzak. Ligin 31. haftası geride kalırken, gol atamayan forvetleri olan ve oyun planı bulunmayan bir takımın, iki ezeli rakibini geçerek şampiyonluk ipini göğüsleyeceğini düşünebilmek hayalcilikten başka bir şey değil.

Ama Zeljko Obradovic'in dediği gibi; 'En son umutlar ölür'