İtalya yenilgisinden sonra rüzgârın değişmesi bizim elimizdeydi. Ancak, o mağlubiyet genç ve deneyimsiz oyuncu grubu arasında derin, tamiri zor tahribatlar yaratınca Galler ve İsviçre'ye de yenilerek tarihimizin en kötü performanslı turnuvalarından birini geride bırakmış olduk.

Turnuvanın en genç ve deneyimsiz takımı olduğumuz bir gerçek. Ama yaşadığımız hezimeti bununla açıklamamız, son Dünya şampiyonu Fransa ve Hollanda karşısında aldığımız zaferlere haksızlık olacaktır. Bu takım o maçlarda da gençti. Ancak hiç bu kadar plansız ve ne yaptığından habersiz bir futbol oynamamıştı.

Teknik, taktik, fizik aklınıza gelebilecek tüm saha içi faktörlerde rakiplerimizin gerisindeysek, bunu sadece genç ve tecrübesiz olmakla açıklayamayız. Açıklamamalıyız.

O zaman sorunun kaynağını yine halı altına süpürmüş oluruz. Ve çıkarmamız gereken dersten yanlış sonuçlar elde ederiz. Diyelim ki, teknik ve taktik açıdan gerideyiz. Peki, turnuvanın en genç takımı olarak üç maçta da rakiplerden daha az koşmuş olmayı nasıl açıklayacağız?

Her ne kadar Avrupa Şampiyonası gibi bir tecrübesi olmayan oyunculara sahip olsak da, yüzde 80'i lejyonerlerden oluşan -çoğu Avrupa'nın önemli ekiplerinde- milli takımımız çok daha iyisini yapabilecek kaliteye sahip.

Helva yapmak için elimizde un, şeker, yağ ve süt vardı. Ancak Şenol hoca tabiri caizse takımı çorba yaptı. 2022 Dünya Kupası hayali kuran Şenol Güneş'in, bu tarifle eldeki malzemeyi ziyan etmesi bu jenerasyona yapılacak en büyük haksızlık olacaktır.