Türk milliyetçiliği 20. yüzyılda farklı okullarca ele alınmış, birçok doktrinin temeli olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun yine milliyetçi değerler dizininin ürünü olduğu görülmektedir. 21. yüzyıla gelindiğinde ise Türk milliyetçiliğinin çağın ihtiyaçlarına uygun cevapları ihtiva eden öğretiler üretmediği aşikardır. Bu anlamda 21. yüzyıl için Türk milliyetçiliğinin esasları şunlar olmalıdır:

Öncelikle Türk milliyetçiliği kendini tanımlamalıdır. Milliyetçilik ne bir üretim ne de bir yönetim biçimidir. Örneğin kapitalizm veya sosyalizm milliyetçiliğin karşıtı ya da benzeri kavramlar değillerdir. Milliyetçilik bir fikir hareketidir. Bu fikir hareketinin temeli milletin çıkarlarını gözetmektir. Millet ise ırk, kavim, coğrafya veya din birliğini değil, tarih ve kültür birliğini kapsar. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ndaki vatandaşlık tanımı buna göre okunmalıdır.

Çağdaşı (18.yy sonları) romantizm akımından (duyguların ve içgüdülerin yüceltilmesi, ulusal özelliklerin değer kazanması, aşırı ölçüde coşkuya ve imgeye dayanma) karşılıklı olarak etkilenen milliyetçilik ideolojisi, 21. yüzyılda bu etkiden kurtulmalı ve rasyonel temellere oturtulmalıdır. Abartılı hikayeler ve kendi milletine has olduğu iddia edilen özellikler; o günün savaş koşullarında, halkın diğer milletlere veya kralın ordusuna karşı durabilmesi adına bir motivasyon kaynağı olarak gerekliydi. Ancak bugün hamaset (yiğitlik) hikayeleri, milletin vahim durumları fark edememesi için bir sirk gösterisine dönüştürülmüştür. Yani bir dönem milleti uyandırmak için kullanılan araçlar bugün uyutmak için kullanılmaktadır. O halde milliyetçiliğin en önemli unsurlarından biri gerçekçilik olmalıdır.

Türk Milleti ne Batı Medeniyetinin ne de Doğu Medeniyetinin bir parçasıdır. Kendinden ve her ikisinden özellikler barındıran nevi şahsına münhasır bir medeniyettir.  20.yy’ın başlarında İslamlaşma ve Batı mandası rüzgarlarına karşı milliyetçi ideolojinin Türk medeniyetini korumak için öne sürdüğü bir takım toplumsal şartların bugün için anlamını kaybetmiş olabileceği kabul edilmelidir. Türk milliyetçiliğinin esaslarından biri kendini sürekli yenileyen ilericiliktir.

Türk milliyetçiliği ideolojik bir fikir hareketidir. Ruhu İslam olamaz, aksi halde din ideolojileşir, ideoloji ise dinleşir. İslam, insanın ruhi ve ahlaki inşasını ve gelişimini hedefler. Kul yapısı bir fikriyata İslam’ı sıkıştırmak kul yapısı bir dini doğurur. Dolayısıyla Türk milliyetçiliğinin ruhu bilimdir. Türk milliyetçiliğinin birincil hedefi olan milletin çıkarlarının muhafazası ancak bilimsel bir bakış açısıyla mümkün ve sürdürülebilirdir. Asırlar önceki yönetim ve üretim sistemlerine sırf atalarımın diye öykünerek ve onları yücelterek bugüne taşımaya çalışmak bizi fikir ithal eden bir millet olmaktan öteye götürememiştir. Öykünülen birçok sistem veya davranış bize değil zamana özgüdür.  Türk milliyetçiliğini prangalarından sıyırıp geleceğe taşıyacak olan bilimciliktir.

Biat kültürü her türlü fikir hareketini ve maddi üretimi yozlaştırır. (Biat kültüründen kasıt seçimle veya zorla başa gelmiş lidere gösterilen koşulsuz-sorgusuz itaattir). Biat, sadakat ve liyakat birbirinden ayırt edilmesi gereken kavramlardır. Fertlerin, topluma ve yöneticiye olan sadakatleri erdemli bir davranıştır, ancak itaat buyruk altına girmektir ve ne insanın varoluşuna ne de Türk milletinin karakterine yakışır. Türk milletinin itaat etmesi gereken tek (beşerî) kudret bilgidir. Liyakat sadakati de içeren bir kavramdır, şöyle ki liyakat sahibi olabilmek için görevli olduğu hususta tüm bilgi ve yetenekleri haiz olmak gerektiği kadar görevine ve emanetine sadık olmak elzemdir. Türk milliyetçiliğinin bu yazıdaki son esası liyakatçılıktır.