Ey Allah’ın Elçisi bana öyle bir şey söyle ki, senden başka kimseye İslam hakkında soru sormama gerek kalmasın diyen sahabeye, Hz. Peygamber’in verdiği cevabı bir kez daha hatırlatalım:Allah’a iman ettim de, sonra da dosdoğru ol! İşte İslam’ın aksı... İmanın ve sâlih amelin göstergesi... Anadolu imanının temsilcisi Yunus’unBurası öyle bir Hak ve doğruluk kapısı ki buraya değil eğri adam, eğri odun bile giremez dediği ahlak ölçütü.  Eğrisini görmek istemeyenin alnı secdeden kalkmasa ne olur? Ne diyor Hz. Ömer:Kişinin namazı-orucu sizi aldatmasın, siz onun parayla olan münasebetlerine bakın.

DİN VE KONJOKTÜR AYIRIMI

Hz. Peygamberin ne kılık-kıyafetidir, ne sarığı-sakalıdır, ne yediği-içtiğidir, ne evlilikleridir ne de devlet başkanı olarak dönemsel uygulamalarıdır din. Tam da yeri geldi, şu tespiti yapalım: Modern uygarlığımız zemininde baktığımızda, tarihte dinlerin içinde yer almış pek çok hususun ya paranteze alındığını/kaldırıldığını ya da sekülerleştirildiğini görürüz. (Kaldı ki, bu durum Hz. Ömer’le başlamıştır.) Örneğin köle-cariye hukuku; geçmişte tüm dinlerin hukukunda var olan bu konu (ki onlarca ayeti de hatırlayalım)  artık tarihe gömülmüştür. Günümüzde köleliği Müslümanlık adına savunacak aklı başında tek kişi çıkmaz. Keza kadının mirası, kadının şahitliği, kadının boşanma hakkı, kadın-erkek eşitliği, evlenme yaşı vb. konular, modern hukuk devletinde netleşmiş; haklar ve sınırlar yeniden çizilmiş ve böylece sekülerleştirilmiştir. 1858’de Osmanlı’da şeriat mahkemelerinin cezai davalara bakma yetkisi ortadan kalkmış, laik nitelikte arazi yasaları çıkarılmıştır. Modern devlette insanları mümin, müşrik, kâfir, gayrimüslim, kitap ehli, münafık gibi kategoriler içinde göstermek suçtur; geçmişte yapılan bu ayrımları, “vatandaşlık” olgusu ortadan kaldırmış, din ve vicdan özgürlüğü kapsamında her insanı ve her inancı koruma altına almıştır. Bugün artık dar-ül harp, dar-ül İslam kavramları yerine farklı ülkelerde yaşayan azınlıkların hak ve hukuku söz konusudur, mücadeleler bu zeminde verilmektedir. Laiklik sayesinde dine ve dünyaya ilişkin konularda insanlar fikirlerini özgürce ifade edebilme hakkına sahip olmuşlardır; aforoz/tekfir modern hukukta yoktur. Örnekleri uzatmak mümkün; demem o ki, geçmişte dini olarak görülen pek çok konu bugün reel düzlemde dinden ayrışmış ve sekülerleşmiştir. Bu da bize apaçık şunu gösterir: Din üzerinden konuşulan ve tartışılan pek çok husus dinin asli unsuru değildir.

AKSIN YERİNİ KÜLTÜR ALIR

Kuşkusuz her din kendini bir gelenek, bir kültür içinden var kılmıştır. Aksi durum eşyanın tabiatına aykırıdır. Aks kaybolduğunda din çekilir ortada kültürü kalır:Ne zaman onlara Allah’ın indirdiğine uyun denilse, onlar ‘hayır biz atalarımızdan gördüğümüze uyarız derler. (Bakara/170) Ayet geçmiş dinlerin başına geleni ortaya koymaktadır bu durum Müslümanlık için de geçerlidir. Bugün din denilince dosdoğruluk kavramıyla birlikte mütalaa edilmesi gereken eşitlik, adalet, özgürlük, barış, merhamet gibi değerler değil de bin beş yüz yıl öncesinin konjonktürü dayatılıyorsa bunun adı din değildir. Peki ne yapmalıyız? Haftaya bunun cevabını arayalım.