Prof. Zafer Toprak... Boğaziçi Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü’nün kurucu başkanı... “Atatürk-Kurucu Felsefenin Evrimi” kitabıyla ilgili röportajında bakın ne diyor: “... Atatürk sürekli yurt dışına kitap siparişinde bulunuyor. Atatürk’ün sofrası da izlediği kültür politikasının tartışıldığı bir ortam. Çevresinde seçkin aydın kişiler var. Çankaya kitaplığı, Aydınlanma Çağı, Fransız Devrimi, 19. yüzyılın inişli çıkışlı siyasal olayları, Üçüncü Cumhuriyet Fransası’ndaki gelimeler, kısaca kitaplık Cumhuriyet Türkiyesi’nin inşasında referans olacak geniş bir bilgi hazinesi işlevi görüyor. Örnek vermek gerekirse Fransa’nın ünlü anayasa hukukçusu Leon Duguit’nin Hukuk-ı Esasiyye yani Anayasa Hukuku kitabı Cumhuriyet’in hukuk düzeninin oluşumunda temel referanslardan biri oldu. Ekonomide Charles Gide’in eserleri özellikle kooperatifçilikte yönlendirici eserdi. Ulusal tarih anlayışı uzun yıllar Charles Seignobos’un kitaplarından esinlendi. Sosyolojide ise hakim-i mutlak konumda olan Emile Durkheim idi. Tüm bu yazarların eserleri Atatürk’ün kitaplığında bulunuyor. (28 Ekim 2020/Gergedan Dergi)”

Mesele tam da bu! Dün, Fox TV’de, İsmail Küçükkaya’nın Çalar Saat programında “Yeni ekonomi modeli” üzerine konuşurken “Denenmiş bir model var. Cumhuriyet’in ilk yıllarında ‘1929 Büyük Buhranı’na karşı başarılı olmuş bir pratiğimiz var. Atatürk modeli” dedim. Çünkü... Bugün Hazine Bakanı Nureddin Nebati’nin ya da külliyenin ‘modelinin’ ne olduğunu kimse anlamadı! Oysa tarih öğreticidir...

İktisadi muzafferiyet...


17 Şubat 1923... İzmir İktisat Kongresi’nde açılış konuşmasını yapan Mustafa Kemal Atatürk’ün vurgusu önemli: “... Siyasi, askeri muzafferiyetler ne kadar büyük olursa olsun iktisadi muzafferiyetle taçlandırılmazsa husule gelen zaferler kalıcı olamaz.” Atatürk bu konuşmayı yaparken işçi, çiftçi, tüccar, işveren dinliyor ve tartışmalara katılıyordu. (Not: O dönem daha liberal bir çizgi vardı.)

Tespit net: İktisatta başarı olamazsanız, ne yaparsanız yapın olmaz!

Genç Cumhuriyet’in kafasında ‘planlama’ vardı. 1927’de Ali İktisat Merkezi kuruldu. Ekonomik konseylerin, Devlet Planlama Teşkilatı’nın temeli... Osmanlı’dan kalan borçlar, savaş sonrası inşa çalışmaları derken dünya krize girdi.

1929 Büyük Ekonomi Buhranı... New York Borsası 1928 yılının başından 29 yılı Ekim ayının başına kadar olan süreçte gittikçe yükseliyor ve yüksek fiyat/kazanç oranı getiriyordu. Ancak 3 Ekim 1929 tarihine gelindiğinde, borsanın ilerlemesi durdu hatta birkaç büyük holdingin hisse senetleri düştü. Bu düşüş 21 Ekim günü yabancı yatırımcıların kağıtlarını ellerinden çıkarmalarıyla hızlandı ve “Kara Perşembe” olarak anılan 24 Ekim 1929 Perşembe günü borsa dibe vurdu. 1929 yılının fiyatlarıyla 4.2 milyar dolar yok oldu. Dünyada 50 milyon insan işsiz kaldı. Toplam üretim yüzde 42 oranında azaldı. En önemlisi ise dünya ticareti de yüzde 65 oranında geriledi. 4 bine yakın banka battı, binlerce insanın mal varlığı yok oldu. Açlık yaşandı vs... Peki Türkiye ne yaptı? Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, devlet eliyle sanayileşmeye öncelik verdi...

“Neoliberallere bırakılamaz”


Buhranda... Devletçi ekonomi hakim oldu! Çiftçinin ürettiği buğdayın fiyatı 135 kuruştan 35 kuruşa, tütünün fiyatı 71 kuruştan 30 kuruşa düştü!

1929’da, Türk Lirası aşırı değer kaybetti. Türk Parasını Koruma Kanunu çıktı.

Dış ticaret açığının artmasına karşılık ithalat sınırlandırıldı.

1930’da parayı kontrol etmek için Merkez Bankası kuruldu.

Şu nokta önemli! 1930’da ABD’den 10 milyon dolar, 1934’te Sovyetler’den 8 milyon dolar borç alan Türkiye parayı betona yatırmadı! Fabrika kurdu ve üretti. Bu arada “Birinci 5 Yıllık Sanayi Planı” hazırlandı. 1930’da toplanan Sanayi Kongresi’nde ekonominin kurmaylarının hazırladığı rapor ve tartışmalar damga vurdu.

Bu arada Atatürk halkın durumunu anlamak için üç ay süren yurt gezisine çıktı. Çünkü...  Halka dokunmak, onun sorunlarını dinlemek önemliydi. 3 Mart 1931’de de şu cümleyi kurdu: Sadece halkımızı geleceği için değil Cumhuriyet rejimi için de ekonomik kriz aşılmalı.” Aşıldı ve... O dönemi anlatan en çarpıcı tespite uzanalım:

CHP’nin 1938 yılında yayınlanan “Onbeşinci Yıl Kitabı”: “... Asırlarca yabancı milletler tarafından istismar edilen Türk milletinin ekonomik istiklalini temin edecek, milleti ecnebi fabrika mahsullerine müşteri olmaktan kurtaracak, yurdun iptidai maddelerini yok pahasına satıp onların ecnebi mamullerini çok pahalı bir fiyat ile satın almaktan çıkaracak yol, ancak devletçilik prensiplerini kabul ve tatbik ile mümkün olabilirdi.”

O zaman son sözü Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda emin adımlarla ilerleyen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na bırakalım. “Alçakgönüllü bir uygarlığın inşasına çağrı...” başlıklı Cumhuriyet’teki yazısında şu tespitleri yapmıştı CHP lideri: “...Demokratlar, dünyanın Kovid-19 sonrasını, baskıcı ve otoriter iktidarlara, neoliberal politikaların uygulayıcılarına bırakamaz. Unutmayalım ki... Cumhuriyetimiz, bilhassa kimsesizlerin kimsesi olarak ulu önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından kuruldu. İkinci yüzyılında yeniden kimsesizlerin kimsesi olabilir. (22 Nisan 2020)”