“... Çağdaş Ulus, kör bir kurşunla vurulmanın adıdır! Gencecik bir meslektaşım; henüz gazeteciliğinin üçüncü yılında büyük bir hataya ya da komploya kurban gidiyordu. Bilgisayarın başına oturdum ve ertesi günkü gazeteye, ‘Ben Çağdaş’a inanıyorum’ başlıklı bir yazı yazdım! İşte o yazıyla, Çağdaş’ın tam dokuz ay sürecek ‘tutukluk macerası’nın içinde buldum kendimi...”



Gazeteci Mustafa Mutlu, Çağdaş Ulus’un 2013 yılında kaleme aldığı “Cemaat İsterse” kitabının önsözünde bu cümleleri kurmuştu.

Hatırlayın...

Kamuoyunda “KCK Basın Davası” olarak bilinen yargılama kapsamında 20 Aralık 2011’de gözaltına alındı. 24 Aralık 2011’de tutuklandı. 13 Eylül 2012’de tahliye edildi. PKK’ya yakın medya kuruluşu Fırat Haber Ajansı’nda çalışan bir kişiyle yaptığı haber amaçlı görüşme nedeniyle KCK üyeliği suçlamasıyla tutuklanmıştı Çağdaş Ulus! Fetullah’ın polisi ve yargısı eliyle...

‘Cemaat İsterse” kitabı kamuoyuna şöyle duyurulmuştu:

“... Vatan gazetesinde muhabirlik yapan Çağdaş Ulus, Fetullah Gülen’e yakınlığıyla bilinen İhsan Kalkavan’ın yeğeni Faruk Kalkavan’ın karıştığı ve moda tasarımcısı Sinem Yalçın’ın hayatını kaybettiği kaza ile ilgili haberinin peşinde koşuştururken bir anda her gazetecinin, her gün karşılaşmayacağı ve sonuçta hayatının 9 ayına mal olan derin bir komplonun içinde bulur kendisini. Sadece tutuklanmakla kalmaz, hapishanede eziyet de görür... Pes etmez, direnir ve adını duyurur bütün Türkiye’ye.”

200’üncü günde yazdı


Tutukluluğunun 200’üncü gününde yazdığı mektupta gazeteci Ulus şu ifadeleri kullanmıştı: “200 gün önce beni gözaltına alan polisler, ellerinde delil olmadığı halde; sırf yurt dışına çıkış, yurda giriş kayıtlarıma bakarak PKK kamplarına katılıp eğitim aldığımı iddia edip yalan bilgilerle savcıyı ve hâkimi yanılttılar. Savcı ve hakim de bu iddianın kanıtlarla desteklenmesi gerektiğini bildiği halde polisin verdikleriyle yetinip tıpkı polisler gibi açık açık suç işlediler. Bu 200 günde hastalandım. Hastaneye tam bir ay sonra, olay basına yansıyınca götürülüp tedavi ettirildim. Bu da yetmedi bir de bir gardiyan tarafından gardiyanların kullandığı tuvaleti temizlenmeye zorlandım. Bu onur kırıcı isteği geri çevirip olayı Adalet Bakanlığı’na ve savcılığa taşıdım. Adaleti oralarda aradım. Ancak ne hikmetse adalet mekanizması benim için çalışmadı. Gardiyanın yaptığı bu davranış ‘sözle’ kalıp darp ve cebirle sonuçlanmadığı için savcılık bu olayı onur kırıcı bir davranış olarak görmedi ve takipsizlik kararı verdi. Adalet Bakanlığı ise bu onur kırıcı davranışın iddia edildiği gibi değil, benim sözde hapishanede ücret karşılığı işçi koğuşunda çalışmam nedeniyle gardiyanın bana bu görevi (!) verdiğini açıklayarak, kamuoyuna yalan söyledi. Avukatım Hüseyin Ersöz aracılığıyla suçsuz olduğumu kanıtlayan tüm delilleri Özel Yetkili Mahkeme’ye sunmama rağmen hiçbir sonuç alamadım. İddianame açıklandığında ise iddia edilen suçlamaları çürüten tüm delilleri toplayıp mahkemeye sunmamıza rağmen yine tahliye edilmedim. Suçsuzluğumu kanıtlamak için daha ne yapmam gerekiyor, merak ediyorum.”

Kanıtladı ve beraat etti!

Yılmaz Özdil’in isyanı!


O karanlık yıllarda, AKP-cemaat ittifakının doludizgin operasyon yaptığı yıllarda 268 gün hapishane yatan gazeteci Ulus yine işsiz kaldı! Neden mi? CHP’li bazı belediyelerle ilgili sosyal medyada yaptığı paylaşımlardan (iddialar) dolayı CHP’ye yakın televizyon kanalı KRT işine son vermiş! Çağdaş’ı tanırım... Meslek aşkını bilirim... Küçük cüssesiyle yüreğinin büyüklüğüne zaman zaman tanık da oldum. Bazı haberlerini tasvip etmediğim, eleştirdiğim zamanlar da! Yüzüne de söyledim çoğunu... Ancak... Bir gazetecinin sadece ve sadece bir olguyu dile getirdiği paylaşımıyla işsiz bırakılması çok acı değil mi? Hem de... Sezgin Baran Korkmaz adlı kara para aklayıcısıyla ‘yakın ilişki’ kuranların, lüks otelde tatil yapanların ve para alanların iddia edildiği medyada çok yazık!

SÖZCÜ yazarı Yılmaz Özdil’in önceki gün yazdıkları ve uyarısı da çok önemli:

“... Sedat Peker’in kibrit kutusuna koyduğu yandaş gazetecilere CHP belediyeleri niye para ödüyor, bu haberi ortaya çıkaran namuslu gazeteci Krt’den niye kovuluyor, bu rezalet niye ‘bağımsız’ denilen medyada haber yapılmıyor, niye?”

SORU ŞU: CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu bu konuda ne yapacak?