Çocuk yaşlarda sendika/emek mücadelesinde yer almış, başkanlıklar yapmış, tecrübeli bir siyasetçi... DİSK eski Genel Başkanı Rıdvan Budak’la zaman zaman telefon sohbetleri yaptık. Konuştuk ve ekonomiyi masaya yatırdık! Önceki gün de pandeminin tekrar artacağı endişesiyle yüz yüze buluşma kararı aldık. Sohbetimizin ana konusu da tabii ki ekonomiydi. Rıdvan Budak’ın ilk tespitleri şöyle oldu: “Ekonomi düzelemeyecek kadar kötü ve iktidarın sandıkla değişmesi gerekiyor. Bu arada son 15 günde yaşananlardan da anlıyorum ki, iktidarın muhalefet üzerinde baskısı daha da artacak. Şunu kimse unutmasın: Toplumsal barış sürekli tehdit altında ve hiçbirimiz geleceğe güvenle bakamıyoruz. Her geçen gün ekonomik gücümüzü kaybediyoruz; sanayimiz küçülüyor, üretim azalıyor, işsizlik sürekli artıyor. Türkiye’de artık üretim her geçen gün yok olmaya doğru gidiyor. Sanayileşme yok oluyor‚ emek yok sayılıyor‚ İnsan hayatının bir değeri yok. İmar- rant-inşaat-sahte duble yollar var.  Üretim ve paylaşım at başıdır. Kötü ekonomide iyi demokrasi olmaz. İyi ekonomi olursa demokrasi de olur!”



‘BÜTÜN DEĞERLERİ KAYBETTİK’

“Bu kadar mı umutsuzsunuz?” soruma Budak şu yanıtı verdi: “O kadar umutsuz değilim. Sadece tespit yapıyorum. Bugün Türk halkının sığınacağı hukuk-yargı kurumu kaldı mı? Bakın... Türkiye, önce hukukunu kaybetti. Sonra yavaş yavaş adaletini ardından da bütün değerlerini. Bugün ortaya çıkan tabloya bakın: Anketler ve pratik ortada. Azınlığa düşmüş iktidar ülkeyi yönetmeye çalışıyor. Ancak... Yerel seçimler bize neyi gösterdi? Yenilmez olmadıklarını. Bütün dünya ve biz de gördük ki sandıkta yenilebiliyorlar. Bugün de normal bir seçimde açık ara yenilecekler.”

‘Muhalefet, iktidardan randevu talep etmeli’


Sohbetimiz derinleşti ve Budak önümüzdeki günlerde veya yakın zamanda erken seçim görmediğini ifade etti: “Demokrasilerde halk muhalefete sığınır. İktidarın erken seçim kararı almayacağını herkes görüyor. O zaman ne yapmalı? Muhalefet, Türk halkının ve Meclis’in onurunu kurtarmalı. Tamam, bugün CHP veya İYİ Parti ya da diğer partiler emek veriyor ama AKP’nin ülkeye verdiği zararın önüne geçemiyorlar.”

Soru şu: Ne yapmalı?

Rıdvan Budak, “Ben sendikacıyım” dedi ve devam etti: “İşverenle masaya oturduğumuzda, toplu iş sözleşmelerinde alınan kararlar uygulanmazsa greve çıkarım. Muhalefet de önce bir araya gelecek ve iktidardan randevu isteyecek.” Burada araya giriyorum ve “Bu nasıl olacak, neden randevu istesinler” diyorum: “İlk önce diyalog! Muhalefet elinde metin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a diyecek ki: Anayasa’ya sadakat istiyoruz, kararlar uygulanmalı. TBMM’nin saygınlığı korunmalı. Yolsuzluklara dur denilmeli. Seçim yasası uzlaşmadan değiştirilmemeli. İktidar kabul eder ya da etmez. Halk sizin sadece ve sadece ülke kaygılarıyla hareket ettiğinizi anlamalı! Randevu verilmezse de kamuoyuna bunu açıklarsınız!”

“Milletvekili, işçi gibi olmalı!”


Bu kadar kutuplaşmış bir ülkede Rıdvan Budak’ın ‘diyalog’ çözümünü kim kabul eder? Peki... Budak’a sorum şu: “Randevu verildi ve talepler sıralandı. Uygulanmadı. Muhalefet ne yapmalı?”

DİSK’in eski lideri net konuştu: “Dokunulmazlığı olan kim? Milletvekilleri! O zaman Meclis’te oturma eylemi başlatırlar. Sıralarına otururlar ve her gün adalet istediklerini, Meclis’in saygınlığını koruduklarını anlatırlar. Çünkü... Toplu iş sözleşmelerinde olduğu gibi işveren verdiği sözü tutmadı! Çünkü... Devleti bir parti yönetiyor... Kongrelere bakın, herkese yasak olan onlara hak! Kayırmalar ortada, yolsuzlukları herkes görüyor... O zaman işçi de yasal hakkını kullandı. Bu demek değil ki, esnafa gitmesin, işçiye gitmesin muhalefet. Ama iktidarı uyandıracak, halka moral verecek barışçıl, demokratik eylemler şart! Bunu da dokunulmazlığı olanlar yapmalı. ”