Yorgaki Effimianidis...

1878 yılında Burdur’da doğdu...

Babası Burdur’un zahire tüccarlarından Lazari Efendi...

Mekteb-i  Hukuk’u  bitiren  Effimianidis, 1907 yılında avukatlığa başladı, 1959’da hayatını kaybetti. İsmini 14 Aralık 2020’de röportaj yaptığım CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici’den duydum. Kesici, ilk basımı 1936’da yapılan “Cihan İktisad Buhranı Önünde Türkiye” adlı kitaptan örnekler vermişti. İki ciltten oluşan kitabın yazarı Yorgaki  Effimianidis’ti ve 1929’da dünyanın girdiği “büyük ekonomik buhranı” analiz ediyordu! Sonra Doç. Hasan Taner Kerimoğlu’nun, Effimianidis’le ilgili kaleme aldığı “İmparatorluktan Cumhuriyet’e bir Rum aydını” makalesini okudum ve “Cihan İktisad Buhranı Önünde Türkiye” kitabının ikinci cildinde şu tespitleri buldum:



“...  Türk  inkılabı,  İngiliz  ve  Fransız  ve  sair  milletlerin tarihlerinde görülen ve rejim değiştirmeğe masruf ve matuf bulunan inkılablarda olduğu üzre, sadece milleti hakim kılmağa ve mutlakiyeti idareyi ortadan kaldırmağa ve hürriyet ve müsavat ve uhuvveti akideleri sağlamlaştırmağa münhasır kalmayıp... Birinci derecede, mevcudiyeti tehlikeye düşen bir milleti kurtararak, onun benliğini tebarüz ettirmeğe ve herkese  tanıttırmağa  âzim ve  sayi olmasına  mebni,  Türk inkılâbını  bu bakımdan  tetkik etmek gerekti...”

İkinci cildin 151’inci sayfasında da Effimianidis, Türk devrimlerini anlamaya çalışırken, Avrupa’nın sömürgeci çizgisine atıf yapıyor ve ‘devletçilik-milliyetçilik” anlayışının da buna bir tepki olarak doğduğunu iddia ediyor! Batının sömürgeci olduğu doğru tespit... Eksik değerlendirme, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Tam bağımsızlık” fikrini “Milli Mücadele”nin başlangıcında oluşturduğu! (Bu başka bir tartışma konusu)

Bugüne gelelim...

Erdoğan’ı yenmek için...


Tarih 18 Mayıs 2020... CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Hükümet, yaşanan ekonomik buhranı aşmak için yeni bir bütçe ve yeni bir planı Meclise getirmelidir” dedi.

Tarih 24 Eylül 2020... Kılıçdaroğlu “Kriz yok ekonomik buhran var” cümlesini bir kez daha kurdu ve şu tespitleri yaptı: “... Ekonomik buhran içindeyiz. Kriz yok buhran var. Kişi evine ekmek götüremiyorsa, bu kişi milyonlarsa ekonomik buhran vardır. İşsiz sayısı 10 milyona ulaşmışsa bu işsiz nereden alışveriş yapacak.”

Türkiye bugün neyi tartışıyor? Fahiş fiyat artışlarını! Oysa tartışılması gereken ‘ekonomik buhran’.  Kılıçdaroğlu tespiti yapmış... Peki, bu buhrandan nasıl çıkılacak? Sadece Tayyip Erdoğan’ı yenmek için ittifak kurmak ne kadar doğru? Program olmadan olur mu? Örneğin... CHP’nin parti programında yazan şu önemli bölümü tartışalım: “... Küreselleşme pek çok alanda gelişmekte olan ekonomiler için fırsatlar sunmakla birlikte, yoksulluğun azaltılması, gelir dağılımının iyileştirilmesi, kaliteli iş imkanlarının artırılması, kesintisiz büyüme ve sosyal refahın korunması gibi alanlarda ulus devletin ekonomi politikalarının etkisini azaltarak, önemli riskler de yaratmaktadır. Finans piyasalarındaki hızlı ve kontrolsüz liberalleşme bu piyasalardaki kısa vadeli ve yüksek kara yönelme güdüsü, düzenleme ve denetleme sorunları, piyasaların da hata yapabileceğini göz ardı eden ve bir piyasa tutuculuğuna dönüşen neo-liberal ideoloji bu risklerin ana tetikleyicisi olmuştur.”

Sorunun kaynağı belli! Neo-liberal ideoloji...

Ulusal büyüme modeli


CHP, parti programında savunduğu ekonomik modeli neden halka anlatmıyor? İttifakta yer almak programdan vazgeçmek değil ki! Örneğin:

“... Ekonomide hedefimiz; sıcak para ve ithalatla şişirilmiş sanal büyüme değil, sağlam kaynaklara dayanan üretim, verimliliği ve marka yaratmayı temel alan dış rekabet, sağlıklı ve istikrarlı hızlı büyüme, güçlü ulusal sanayi, adil bölüşümdür.

“... Gelişme sadece Gayri Safi Milli Hasıla’nın artması değildir. Büyüme sürdürülebilir olmalıdır. Çevrenin bozulmasına, borçla finanse edilen tüketim çılgınlığına ya da kıt doğal kaynakların eritilmesine dayalı, gelirlerin yüksek oranda tasarrufa ve yatırıma dönüşmesine özen göstermeyen büyüme sürdürülebilir olamaz. Büyüme gelir dağılımını bozmamalıdır, büyümeden toplumun her kesimi yararlanmalıdır.

“... Dışa bağımlı model yerine daha çok ülke kaynaklarına ve yüksek verimliliğe dayanan, işçinin, köylünün, tüketicinin ve üreticinin refah artışından hakça yararlandığı bir ‘ulusal büyüme modeli’ oluşturulacaktır. Güçlü bir kamu mali yönetimi ile ekonomide enflasyonun ve faizlerin mümkün olduğunca düşük seviyelerde tutulmasına öncelik verilecektir. Üretime dayalı hızlı büyümeyi ve bunun için gerekli sabit sermaye yatırımlarını gerçekleştirmek açısından reel faiz düzeyinin caydırıcı olmaması sağlanacaktır.”

SONUÇ: En kötü program programsızlıktan iyi ama elinde denenmiş bir ekonomik modelin var ve ideolojin var: Kemalizm!