Dün yazımı şu cümlelerle bitirdim:

“... Yarın, Gül’ün neyi temsil ettiğini tartışacağız. Mesele kişisel düşmanlık değil mesele fikir ve ideoloji!”

Yüzde 50+1’in dayattığı ittifaklar ve sadece sadece iktidara gelmek için programların, ideolojilerin unutulduğu bir dönemde “Erdoğan’ı yendin. Yerine ne koydun?” sorusuna yanıt aramak dahi zor! Yine de soracağım! Aslında AKP’nin de ondan kopanların da ve ara ara gündeme getirilen Abdullah Gül’ün de farklı olmadığını... 12 Eylül sonrasında güvenini yitiren “sol”un sağlam bir ekonomi-politikle iktidara gelmesinin kolay olduğunu anlatmak gerekiyor.

Abdullah Gül


Düşünün...

2002-2021 arasında özelleştirilmeyen kurum kalmamış durumda. Hatta önceki gün duyduk: Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Bodrum, Didim, Çeşme, İstanbul, Mersin ve İzmir’in de aralarında bulunduğu 18 ilde, 128 kamu arazisini satacak.

Düşünün...

Bu iktidar döneminde tarikatlar, cemaatler, vakıflar hiç olmadıkları kadar sisteme hakim olmadılar mı? “Aynı menzile yürüyorduk” dedikleri Fetullah’ın önünü bu kadar açan kimdi? 15 Temmuz’a kadar “örgüt” olmadıklarını düşünenler bugün nerede? 17-25 Aralık olmasaydı ve yolculuk devam etseydi, bugün “ittifak” içinde olanların önemli bir bölümü “özledikleri” AKP içinde kalmayacak mıydı?

Bütün bunlar yaşanırken meseleyi “Atatürk’ü seven Abdullah Gül” tartışmasından, “Gül neyi temsil ediyor ve etti?” tartışmasına geçmek daha doğru!

Yeni Türkiye’nin inşası


Gerald MacLean... 1952’de Kanada’nın Ontario kentinde doğdu. Cambridge Jesus College’i bitirdi. Waterloo Üniversitesi’nden yüksek lisans, Virginia Üniversitesi’nden ise doktora dereceleri aldı. Boğaziçi Üniversitesi ile Exeter Üniversitesi Arap ve İslam Araştırmaları Enstitüsü’nde konuk öğretim üyeliği yaptı. Londra’da Middlesex Üniversitesi’nde öğretim üyesi... Exeter Türkiye Araştırmaları’nın kurucusu ve eş direktörü. Türkçe’ye çevrilen üç kitabının dışında çevrilmeyen ama Türkiye’yi yakından ilgilendiren bir kitabı daha var. 2014’te kaleme aldığı kitabın adı: Abdullah Gül- The Making of the New Turkey. Yani... Yeni Türkiye’nin İnşası... Bunu yapan da Gül... Kitapta bir bölüm dikkatimi çekti:  “... Abdullah Gül, mümkün olduğunda Erbakan’ın görüşlerini daha makul ve pratik yönlere yönlendirmek, liderinin daha ölçüsüz pozisyonlarından bazılarını başka seçenekleri hala masada açık bırakacak şekilde taktik bir dille yeniden ifade etmek veya yeniden biçimlendirmek suretiyle Türk dış politikasını şekillendirmede hızla öncülük etmeye başladı. (Sayfa 160)”

Bu cümleleri okuduktan sonra 1990’lara döndüm...

1993 yılı... Refah Partisi’nde Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı... Milli Görüş’ün lideri Necmettin Erbakan’ı Amerika’ya götüren ekibin başında da o vardı. Çünkü... Erbakan’ın Batı’yla ilişkileri bozmayacağının garantisi verilmeliydi. Sonrasında yaşananları herkes gördü... Refah-Yol kuruldu, Erbakan istenenleri yapmadı ve “Yenilikçi Hareket” doğdu! Kapatılan Refah’ın yerine kurulan Fazilet Partisi’nde (FP), Milli Görüş tarihinde olmayan bir olay yaşandı. 14 Mayıs 2000’de yapılan FP 1. Kongresi’nde gelenekçi ve yenilikçi kanatlar arasındaki çekişme su üstüne çıktı. Yenilikçi kanadın adayı Abdullah Gül 521, Recai Kutan 633 oy aldı. Artık ok yaydan çıktı ve “Yenilikçi Hareket” Erdoğan-Gül liderliğinde sahnedeydi!

Mesele kişisel değil mesele fikir derken bunu kastediyorum. Abdullah Gül’ü isteyenler veya her an sahneye çıkması için uğraşanlar bir fikrin iktidara gelmesini istiyor: “Ilımlı İslam”ın hoşgörülü yüzü! Fabrika ayarlarına dönen AKP! Erdoğan yok ama AKP var! Bu proje nasıl hayata geçecek?

‘Büyük uzlaşmanın’ sembolü


Bir yerlerde ‘oyun kurmak’ isteyenlerin harekete geçtiği anlaşılıyor. Peki bu oyunda Gül’ün rolü ne olacak? Yakın çevresi ve medyasına göre “Sembolik Cumhurbaşkanı” olarak hareket edecek ve ‘büyük uzlaşmayı’ sağlayacak. Uzlaşmanın adı da: Demokrasi... Burada sorun çıkaran ise özellikle CHP tabanı. Neden mi? Abdullah Gül’ün ismi ne zaman geçse, eski açıklamaları, kumpas davalarında takındığı tutum hatta verdiği destek gündemden düşmüyor! Çünkü...…CHP tabanının her ne kadar ‘muhalif’ medya tarafından kafası karıştırılsa da bir konuda kafası karışmıyor: “2002’den bu yana yaşananlarda eski başbakan, dışişleri bakanı ve cumhurbaşkanı olarak görev yapanların da rolü unutulamaz.”

Evet... At izinin it izine karıştığı bir dönemden geçiyoruz. Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu gibi isimlerin adaylık için konuşulduğu ve karşılık bulduğu bir dönemde “yeniden Gül” diyenlerin harekete geçmesi manidar! Şu unutulmasın: Erdoğan’ı sandıkta yenmek için yeni bir Erdoğan’a ihtiyaç yok!

SON NOT: Bu arada önemli bir hatırlatmayı da Ergenekon’dan hapiste yatan Teğmen Mehmet Ali Çelebi (Memleket Partisi Milletvekili) yaptı. 2011’de Gül’ün “Savcıların elinde çok güçlü belgeler var. Yargılananlar darbeci askerler, siviller ve gazeteciler. Tutuklu gazeteciler silahlı illegal örgüt üyeleri” sözlerinin olduğu videoyu kamuoyuyla paylaştı.