EKREM İMAMOĞLU OLAYINI BİR DE BÖYLE OKUYUN


8 Aralık 2021... İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, TBMM’deki bütçe görüşmeleri sırasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yapılan personel alımları ile ilgili çarpıcı ifadeler kullandı. Bakan Soylu, CHP’li Ekrem İmamoğlu’nun İBB Başkanı olmasının ardından belediyeye 33 bin kişi alındığını, bunun 12 bininin güvenlik kayıtlarına bakıldığını, 557 kişinin PKK, DHKP-C, MLKP gibi örgütlerle bağlantılı olduğunu söyledi.

Bu açıklamanın ardından yaşananları (22 gündür) biliyorsunuz. Peki neden böyle bir gündem oluştu? Konu teröre mücadeleyse –ki kimse bu mücadeleye karı çıkmaz hatta destekler- neden sessiz sedasız operasyona dönüşmedi? Birileri, Ekrem İmamoğlu’na hikaye mi yaratmak istiyor? Bu soruları ben sormadım! AKP Genel Merkezi’nde de bunlar konuşuluyor. Bunu açıkça dile getiren isimlerden birisi AKP MKYK üyesi Şamil Tayyar oldu: “... İmamoğlu ne zaman CHP’de kriz konusu olsa, ne zaman politik kredibilitesi zayıflasa ‘can suyu’ veriyoruz. Niyetim dostlara laf yetiştirmek değil, ilkelerle ilgili. 5 büyükşehir belediye başkanımızın istifası istendiğinde de ‘seçimle gelen seçimle gitmeli’ demişim. Ortada suç varsa hükmü yargının vermesi gerektiğini söylemişim. Bugün de böyle. Siyaset ahlakı ilkelerle inşa edilir.”

Pınarhisar Cezaevi’nden çıkış...


Tarih 25 Haziran 1999... İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Tayyip Erdoğan, Kırklareli’nin Pınarhisar Kapalı Ceza ve Tevkifevi’nde 10 aylık cezasını tamamladı ve gece yarısı tahliye edildi. Erdoğan konvoy eşliğinde evine giderken, polis geniş güvenlik önlemi aldı. Yaklaşık bin kişilik topluluk tarafından evinin önünde “Başbakan Erdoğan” sloganıyla karşılanan Erdoğan şu cümleleri kurdu:



“... Bugün bir kere daha anlaşılmıştır ki, Türkiye’nin gerçek gündemi, demokratik bir hukuk devleti mantığı içinde gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderilmesi, kalkınma için toplumsal uzlaşmanın sağlanması ve Türkiye’nin dış politikadaki gücünü göstermesine bağlıdır.  Ülkemizde sadece siyasi dengeler değil bütün sosyo -ekonomik dengeler tahrip edilmiştir.”

Evet... Şiir okuduğu için hapis yatan Erdoğan, 22 yıl önce gerçek gündemin “ekonomi” olduğunu, “hukuk” olduğunu cezaevinden çıktığı gece söylemişti. Bir hikaye yazılmıştı! Refah Partisi, Fazilet Partisi ve AKP liderliğinden Beştepe’ye uzanan süreç!

Ya bugün?

Erdoğan’a ‘hata’ yaptıranlar


Ekrem İmamoğlu’nun hikayesini okumaya başladı herkes! Hem de AKP iktidarının sayesinde. Örneğin... CHP’den  aday gösterildiği 2019 Türkiye yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilerek 17 Nisan 2019’da göreve başlasa da Yüksek Seçim Kurulu’nun itirazlar sonucu İstanbul seçimlerini iptal etmesi nedeniyle 6 Mayıs 2019’da görevden alındı. 23 Haziran’da yenilenen seçimi de kazanan İmamoğlu, 27 Haziran 2019 tarihinde mazbatasını alarak göreve başladı.

Örneğin...

AKP’nin adayı Binali Yıldırım’ı ilk seçimde 13 bin oyla geçen İmamoğlu iptal edilen seçimde Yıldırım’a 800 bin oy fark attı. Bundan bile ders çıkarılmadı. O zaman da birileri Erdoğan’a ‘hata’ yaptırmıştı!

Örneğin, 23 Haziran 2019 seçimlerinden beş gün sonra... Sabah Gazetesi yazarı Burhanettin Duran 28 Haziran’da “Muhasebe ve rakibini tanımak” başlıklı yazısında şu değerlendirmeyi yaptı: “... CHP’nin İstanbul’u alması konusunda AK Parti camiasında ‘özeleştiri, muhasebe, yenilenme’ tartışmaları var. Yorgunluk ve seçmenden uzaklaşma tespiti yapılıyor. Yeni bir hikayenin gerekliliği dillendiriliyor. Kadro yenilenmesi isteyenlerin yanı sıra cumhurbaşkanlığı sisteminin izleyişini gözden geçirme teklifi de yapılıyor. Bütün bu kapsamlı değerlendirmelerin nitelikli bir muhasebe ile yapılması gerektiği ortada.”

Bu yazıdan 2.5 yıl sonra yazılan hikaye Ekrem İmamoğlu lehine yazılıyor- bir kez daha altını çiziyorum- hem de AKP eliyle! Ne demişti Erdoğan 22 yıl önce: “... Bugün bir kere daha anlaşılmıştır ki, Türkiye’nin gerçek gündemi demokratik bir hukuk devleti mantığı içinde gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderilmesi, kalkınma için toplumsal uzlaşmanın sağlanması...”

22 yıl sonra hukuk devleti mantığında yaşanan sorunlar ve gelir dağılımındaki adaletsizlik tam da yeni bir hikayenin yazılmasının nedeni değil mi?