Tarih 8 Temmuz 2021... Sedat Peker, İstanbul Esenyurt’ta, AKP’nin Gençlik Kolları İl Başkanlığı tarafından teslim alındığını iddia ettiği silahların, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında sivillere dağıtılan ve emniyet envanterinde görünmeyen silahlar olduğunu söyledi. Zaman, yer, isim verdi...

2 Mayıs’tan bu yana yayımladığı videolar ya da sosyal medya paylaşımlarını incelediğimizde çıkardığım sonuç şu: Bu iddialar, Peker’in bence en önemli ve ‘esasa’ geldiği ifşalar! Neden mi? Anlatalım...

Yaklaşık iki aydır yolsuzluk, AKP içi dengeler, Süleyman Soylu üzerinden yürüyen tartışmalar, 8 Temmuz günü başka bir sürece evrildi. Tam da ABD destekli FETÖ’cü (ki liberaller yeniden Gülen Cemaati demeye başladı)15 Temmuz darbe girişiminin beşinci yılında! Tesadüf mü? Göreceğiz! Ancak... (Kaçak Fetullahçıların bu paylaşımlar üzerinden kendilerini aklama girişimlerini not edelim.)

Peker’in ifşalarıyla ilgili Meclis’te uzun zamandır sorularına yanıt almak isteyen milletvekilleri var. Bunlardan birisi CHP Ankara Milletvekili Gamze Taşçıer. 23 Ocak 2019’da Taşçıer, İçişleri Bakanı Soylu’ya şu soruları yöneltti: “...15 Temmuz darbe girişimi sırasında kaybolan silahlardan kaçı bulunabilmiştir? Tüm Türkiye’de bu şekilde kaç silah dağıtılmıştır? Kaçı geri teslim edilmiştir?”

Soylu, bu önergeye 9 Mart 2020 tarihinde verdiği cevapta, “Bahse konu silahlar, (KİHBİ) Kaçakçılık İstihbarat Harekat ve Bilgi Toplama Dairesi Başkanlığının uhdesinde bulunan ‘Kayıp Eşya ve Belge’ projesine işlenerek ülke genelinde aranmaktadır” ifadesini kullandı.

Yani silahlar aranıyormuş! İşte sorun da tam burada...

O nehirde neler yaşandı?


Daha önceleri yazdım, söyledim... Fetullahçılarla mücadele AKP’ye bırakılmayacak kadar önemli bir güvenlik sorunu! Kayıp silahlar da 15 Temmuz’un gri alanları da bizim meselemiz! Ancak... İktidarın, ABD destekli bu örgütle mücadelede büyük hatalar yapması, 15 Temmuz sonrasında kendi siyasi ikbali için dizayna girişmesi, örgütle mücadele eden gazetelere, gazetecilere operasyon yapması (SÖZCÜ, Cumhuriyet, Odatv vs...) karşımızda bir ‘GLADYO’ yapılanması olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Yani Sovyet tehdidine karşı NATO ülkelerinde kurulan yer altı örgütlenmesi...

Örneğin... Polis Akademisi’nin 11 Şubat 2017’de hazırladığı “Organize ve Mali Suç Örgütü Olarak Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) Çalıştay Raporu”ndaki şu tespitler:

“FETÖ militanları mevcut içe dönük kadrocu klikleşmenin mümkün olduğu bürokratik yapının bu özelliğini kullanarak 1970’li yıllardan itibaren yavaşça ve sinsice bürokraside özellikle de güvenlik bürokrasisinde örgütlenmeye başlamış ve zamanla büyük ölçüde de bu bürokratik yapıları ele geçirmişlerdir. Ve bu örgütlenmede dış ‘istihbarat servisleri’ ile ilişki içerisinde ‘Gladio’ tarzı bir örgütlenme olmuştur. Örgüt mensubu bu kişiler, esasında, diğer vesayetçi bürokratlar gibi, bir anlamda devleti kendileri olarak görmektedirler. Ayrıca Gladio hareketi bağlamında ise 15 Temmuz ve sonrasında gerçekleşen senkronize saldırılar devletimizin gerçek (“uluslararası”) vesayetçilerle ilk defa karşı karşıya geldiğini göstermektedir.”

Yine aynı raporda... “... 1950’den sonra geçilen demokratik sistemde seçmenlerinin çoğunluğunun muhafazakar olduğu bir yapıda ‘radikal laik seçkinler’ yapısı ve anlayışı karşılık bulmuyordu. Sivil siyaset ve toplum üzerindeki vesayeti sürdürebilmek için vatandaşların geneline hitap edecek, ‘Gladio’ tarzı yapılarca devşirilmiş muhafazakar seçkinlere ihtiyaç duyuldu. Aslında bu süreçte Türkiye üzerinde bir konsensüs sağlandı. 1971 muhtırasında gözaltına alınan isimlerden biri de örgüt elebaşı Fethullah Gülen’di. Ve daha sonra 1970’li yıllar ile birlikte onun etrafında 40 yıllık bir radikalleşme sürecine sahip olacak örgütün ilk nüvesi ortaya çıktı...”

Ancak... O nehirde neler yaşandığını unuttuk!

Kemalizm düşmanlığı


Şimdi ‘kayıp silahlar’ üzerinden başlayan tartışmada “AKP kötü Fetullah iyi” diyecek ne kadar ‘aydın’ varmış bunu görmeye başladık! Şimdi Peker’in ifşalarıyla, 1970’lerden bu yana devleti, ülkeyi, örümcek ağı gibi saran FETÖ’nün ‘temize’ çekilmeye başladığı günleri bir kez daha yaşıyor gibiyiz!

Komünizmle Mücadele Dernekleri’ni, 12 Eylül’ü, Ergenekon, Balyoz, Odatv, Askeri Casusluk, Fenerbahçe’ye kumpası bir anda unuttuk! Hatta... 15 Temmuz’a giden yolu ve o geceyi de...

Uyarıyorum: AKP’nin ‘sol Kemalist’ çizgiyi tasfiye için ortaklık kurduğu ‘cemaat’in aslında ABD aparatı olduğunu söylemenin zorlaşmaya başladığı günler geliyor!

Uyarıyorum: Bugün gazetecilerin, yolsuzlukların, kayıp silahların üzerine gitmesi çok ama çok önemli. Özellikle 1950’lerden sonra Türkiye’nin rotasını kimlerin değiştirdiğini anlamak ve belgeleriyle ortaya çıkarmak şart! Bunu yaparken ‘düşmanımın düşmanı dostumdur” demek ise büyük yanılgı!

SONUÇ: Cumhuriyet Gazetesi yazarı Mehmet Ali Güller dostum 25 Temmuz 2019’da şu tespiti yapmıştı: “... Konu Kemalizm düşmanlığı olunca, AKP de FETÖ de PKK da aynı cephede mevziye girmektedir! İşte Ergenekon-Balyoz kumpaslarındaki işbirliklerinin zemini de budur: Kemalizm düşmanlığı!