İlk önce kronoloji...

10 Kasım 2021... Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Saadet Partisi (SP) lideri Temel Karamollaoğlu ile yaklaşık 2.5 saat görüştü. Görüşme sonrasında partisinin genel merkezinde açıklama yapan Karamollaoğlu, görüşme talebinin kendilerinden gittiğini ve randevunun da gerçekleştiğini söyledi. SP Genel Başkanı, kimi konularda görüş ayrılıklarına karşın “dostane, güzel bir görüşme olduğunu” ekledi.

11 Kasım 2021... Temel Karamollaoğlu, Gazete Duvar’dan Nergis Demirkaya’ya görüşmenin perde arkasını anlattı. Denetlenmeyen bir başkanlık sistemine dair endişelerini paylaştığını anlatan Karamollaoğlu, Erdoğan’ın sistemi “istikrar” vurgusuyla savunduğunu, sadece Cumhurbaşkanı seçilmek için gereken yüzde 50+1 oy şartından “50+1’in mahsurlu olduğunu anladık. 50+1’i o zaman bu kadar sıkı bir şeye bağlamamamız gerekirmiş. Onun farkına vardık” şikayetinde bulunduğunu söyledi.

14 Kasım 2021... Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Cemil Çiçek’in bana kurduğu “... Anayasa toplantısında 50 +1’in hem bugün hem de gelecekte önemli sıkıntılara sebebiyet vereceğini ve Türkiye’yi bir kaosa sürükleyeceğini söyledim yine söylüyorum...” cümlesi SÖZCÜ’nün manşeti oldu.



Çiçek’in bu açıklamasının ardından Türkiye “Yüzde 50+1”i tartışmaya başladı. Gazetelerin, televizyonların birinci gündem maddesi oldu.

16 Kasım 2021... MHP lideri Devlet Bahçeli grup toplantısında, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi milli bekanın güvencesi, milli birlik ve dayanışmanın sırrıdır. Bu sistemin meşruiyet temeli yüzde 50+1’dir” dedi. Bahçeli konuşmasının devamında Cemil Çiçek’i şu cümlelerle eleştirdi: “... Yüzde 50+1 oy nisabını eleştirenleri anlayışla karşılamamız, bunu felaket olarak yorumlayan karamsarları makul bulmamız abesle iştigaldir. Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Sayın Cemil Çiçek, yüzde 50+1’in hem bugün hem de gelecekte önemli sıkıntılara sebebiyet vereceğini, Türkiye’yi bir kaosa sürükleyeceğini iddia ediyor. Bu tuhaf ve tahrip gücü yüksek sözlerin benzerini Türkiye’nin istikrarsızlığa gömülmesini, siyasi anlaşmazlıkların içine düşmesini isteyen çevreler de ileri sürüyor. Sayın Çiçek, sizin kafanızda, dilinizin altında sakladığınız bir oran var mıdır? Varsa ne zaman açıklamayı düşünüyorsunuz? Açıkla da bilelim, niyetini öğrenelim. Türkiye’nin kaostan, işgalden, imhadan kıl payı kurtulduğunu ne çabuk hafıza kayıtlarınızdan çıkardınız? Buradan nereye ulaşmaya, ne yapmaya, kimlere şirin görünmeye çalışıyorsunuz? FETÖ’cü Fehmi Koru da aynı şeyleri söylüyor, farkında mısınız? Yüzde 50+1 kaos olmasın diye belirlendi, bunu da mı inkar ediyorsunuz?”

Peki Cemil Çiçek, MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin sert eleştirilerini nasıl değerlendirdi?

Cemil Çiçek’

“Değerlendirmesi gerekenler değerlendirir”


Dün... Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Cemil Çiçek’i aradım. Çiçek, misafiri olduğu için Bahçeli’yi canlı dinleyemediğini ama metni yazılı bir şekilde okuduğunu söyledi. Çiçek şöyle konuştu: “Artık bir şey demiyorum. Ben sizinle yaptığım röportajda söylemiştim: Doğrusu siz gazetecilik yapıyorsunuz. İtirazlarım çok açık. Ama fikir değil ben tartışılıyorum. Kusura bakmayın bundan sonra beyanat vermeyeceğim. Benim söylediğim belli Sayın Bahçeli’nin de. Konunun nasıl gündeme geldiği belli. Kim nasıl değerlendiriyorsa ya da anlıyorsa anlasın. Bir kez daha söylüyorum: Konunun nasıl gündeme geldiği belli. Açıklamalarım ortada. Değerlendirmesi gerekenler değerlendirir. Ayrıca açıklama yapmam gerekmez.”

Teşekkür edip kapatırken Cemil Çiçek şunları ekledi:

“Ama gördünüz değil mi? Dediklerim doğru çıkıyor. Fikirler değil ben tartışılıyorum. Bu ortam sağlıklı bir konuşma ortamı değil ki! İnsanlar konuşsa... Altını yeniden çiziyorum: Konunun nasıl gündeme geldiği belli. Dolayısıyla kamuoyu nasıl değerlendirir, değerlendirmesi gerekenler nasıl değerlendirecektir.”

Çiçek kimi işaret etti?


Yılların siyasetçisi Çiçek’in “Konunun nasıl gündeme geldiği belli” cümlesi çok önemli. Çünkü... Cemil Çiçek, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile SP lideri Temel Karamollaoğlu arasında geçen görüşme sonrasında Karamollaoğlu’nun açıklamalarına işaret etti.  Karamollaoğlu 11 Kasım’da, Erdoğan’ın sistemi “istikrar” vurgusuyla savunduğunu, sadece Cumhurbaşkanı seçilmek için gereken yüzde 50+1 oy şartından “50+1’in mahsurlu olduğunu anladık. 50+1’i o zaman bu kadar sıkı bir şeye bağlamamamız gerekirmiş. Onun farkına vardık” şikayetinde bulunduğunu söyledi. Cemil Çiçek de yalanlanmayan bu açıklama ve benim sorularım üzerine konuştu. 14 Kasım’da SÖZCÜ’de yayımlanan röportajda Çiçek’in şu tespiti önemliydi: “... Uzunca bir süredir demeç vermiyorum. Sebebi de şu: Söylenebilecek ne varsa ilgili yerlere söylüyorum. Fikirler, ilkeler konuşulmuyor, şahıslar konuşuluyor. Ben bazı konularda konuştum. Fikir tartışılmadı ve benim kişiliğim tartışılıyor. Siyasetin dışındayım. Neden söyledi? Vatanseverdi, haindi vs. Ne anladık o zaman bundan. Söylenecek çok şey var ülke için. Söylediğimiz konuları konuşmak yerine kişiliklerimiz tartışılınca, bel altı olunca bunlardan ailelerimiz de rahatsız oluyor. (...) İttihat Terakki dönemine bakın. Halil Paşa’nın hatıratlarında var: (Hepimiz Abdülhamit’in tahtan indirilmesi konusunda mutabıktık. Tahtan indi. Hükümet olduk ama devleti nasıl yöneteceğimizi bilmiyorduk. Sıkıntılar yaşadık.) ‘Özal gitsin’ dediler, gitti. Ne oldu? Erdoğan gitsin ne olacak? Bunu söyledim diye de ‘yağcılık yapıyor’ diyenler olacak. Kimseye yağcılık yapmam! Millete ve devlete borcum var. Tartışma adabı yok. Belden aşağı vurmalar, troller vs. Bunları konuşacaktın, neden siyasetten ayrıldın diyenler olacak. Başka bir şey söylemeye çalışıyorum.”