Geçen pazar... Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Cemil Çiçek’in, SÖZCÜ’ye yaptığı “50+1 ciddi problem çıkarıyor. Gelecekte de çıkaracak” açıklaması (14 Kasım 2021) siyasetin ana gündemi oldu. Çiçek’in açıklamasını “Erdoğan’ın iç sesi” diye değerlendiren de oldu, “Sıkıntıyla korkutuyor” cümlesini kuran da! Türk siyasetinde 50 yıldır  önemli rol alan Çiçek’in şu cümlesi gözden kaçtı: “... Anayasa toplantısında 50+1’in hem bugün hem de gelecekte önemli sıkıntılara sebebiyet vereceğini ve Türkiye’yi bir kaosa sürükleyeceğini söyledim yine söylüyorum...” Cemil Çiçek bu açıklamayı bana yapmadan önce geçen ay Beştepe’de yapılan Anayasa toplantısında da söyleyen isimlerden. Erdoğan’ın da katıldığı bir toplantı olduğunun altını çizelim. Yani... Çiçek, durum tespiti yaptı. (Haklı soru şu: Bu sistem gelirken neden sert bir dille karşı çıkmadı? Uyarılarını yapmadı?)

Cumhurbaşkanı da anladığım kadarıyla bu uyarıları dikkate aldı ve Saadet Partisi lider Temel Karamollaoğlu’yla yaptığı görüşmede ‘sıkıntısını’ anlattı. Bunu da nereden öğrendik? Karamollaoğlu’nun Gazeteduvar’a verdiği röportajdan. (11 Kasım 2021)

Erdoğan, Saadet Partisi liderine şu cümleleri kurmuş:

“... 50+1’in mahsurlu olduğunu anladık. 50+1’i o zaman bu kadar sıkı bir şeye bağlamamamız gerekirmiş. Onun farkına vardık...”

Peki... Beştepe ve AKP Genel Merkezi’nde yüzde 50+1 tartışmasına nasıl bakılıyor? Tartışmalarda kim, ne diyor?

“Çıkar odaklarının işine yarar”


Sistemin bu şekilde devam etmesi konusunda en kararlı kanat Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu (HPK). Çünkü... Yüzde 50+1 başta olmak üzere bu sistemin oluşmasını sağladılar. HPK’nın geçen yıl kamuoyuna yaptığı açıklamayı hatırlayalım. (8 Mayıs 2020)  “İki turlu ve yüzde elliden fazla oyla cumhurbaşkanının seçildiği sisteme karşı çıkmak ve bu oy oranını azaltmayı istemenin” ne anlama geldiğini kurul şu argümanlarla eleştiriyor:

“Türkiye toplumunun sosyolojik istikrarının bozulmasına ve milli birliğin sosyal temelinin zayıflamasına... Siyasi krizler doğmasına... Çok parçalı tercihlere zorlanarak halkın gücünün azaltılmasına sebebiyet verir. Böyle bir talebin aslında sadece belli siyasi mecraların, siyasi elitlerinin ve çeşitli dar çıkar odaklarının işine yarayacağı, buna geçişin Türkiye karşıtı güçlerin hükümet üzerinden ülke aleyhine operasyon yapacağı uygun ortamlar oluşturacağı çok net bir şekilde ortaya çıkar.”

Cemil Çiçek ya da onun gibi düşünenlere karşı sistemin savunucularının bakış açısı bu ve bugün de aynı çizgideler. Ancak... Erdoğan’ın, Temel Karamollaoğlu’na, “... 50+1’in mahsurlu olduğunu anladık. 50+1’i o zaman bu kadar sıkı bir şeye bağlamamamız gerekirmiş. Onun farkına vardık...” tespitini yapması ‘sistemin savunucularını’ etkileyebilir! Erdoğan ‘istikrar’ konusunda HPK’yla aynı fikirde ama...

Bahçeli’nin 100 maddesi


Yüzde 50+1 savunucularının “Koalisyon dönemi sona erdi. Siz geriye dönüş istiyorsunuz” çizgisi bugün pratikte karşılığını bulmadı! Çünkü... Eski sistemde, seçimden sonra oluşan koalisyon, bu sistemde “Beş veya altı benzemezin” ittifakında (koalisyon değil) vücut buldu. Bu Cumhur için de Millet İttifakı için de geçerli. Kim derdi... CHP’nin İYİ Parti, Saadet ya da DEVA ile bu kadar yakınlaşacağını... Kim derdi, MHP’nin bu kadar etkin bir iktidar ortağı olacağını. Bu yüzden de Beştepe’de ‘sıkıntının’ kaynağı yüzde 50+1...

Bu arada 4 Mayıs 2021 tarihini unutmayalım.

Neden mi? MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yıldönümünde yeni anayasa” vizyonuyla 100 maddelik anayasa önerisi hazırladıklarını açıklamıştı. Bahçeli’nin sistemle ilgili ‘eleştirileri’ arada kaynadı!

MHP’nin önerisine göre...

Örneğin... Yürütme organı “Başkan” ve “İdare” şeklinde iki başlık altında düzenleniyor. Başkanlık Sistemi, yeni anayasa bütünlüğü içinde “kurumsal yapıya” kavuşturularak, Cumhurbaşkanı ile birlikte iki Cumhurbaşkanı Yardımcısının seçilmesi öngörülüyor. Başkanlık kabinesi anayasal statüye dahil edilirken, Başkanlık Hükümet Programı’nın Meclise sunulması yöntemi getiriliyor. Başkanlık kararnameleri ile kanunların yetki alanları, çatışmayacak şekilde düzenleniyor.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM), yüz yıl önce kuruluş felsefesinde var olan “Milli birliği sağlama” misyonunu güçlendirme amacıyla TBMM Başkanı’na “tarafsız konumuyla” milli uzlaşmanın sağlanmasında ve siyasi krizlerin çözümünde arabuluculuk işlevi yükleniyor.

TBMM’nin yetkileri; kanun yapımında, anlaşmaların onaylanmasında ve sona erdirilmesinde, bütçenin kabul edilmesinde, anayasal kurum ve kuruluşlara üye seçmede, meclis soruşturması açılmasında güçlendiriliyor.

Yani... Sistem konusunda herkesin sorunu var!