Tarih 13 Temmuz 2015... Fransız İhtilali’nin 226’ncı yıl dönümü, Beyoğlu’ndaki Fransız Sarayı’nda kutlandı. Türk ve Fransız bayrakları eşliğinde gerçekleşen kutlamada Zülfü Livaneli şarkılar söyledi.

Fransız İhtilali tarihte nereye oturuyor? ‘Sol’a...

En iyi bilen Livaneli’dir...

Devam edelim...

İki röportaj verdi arka arkaya...

Geçen cumartesi günü Gazete Duvar’dan İrfan Aktan’a konuştu, önceki gün de CNN Türk’e telefonla bağlandı... Büyük besteci olduğu tartışılmaz Zülfü Livaneli kafasındaki ‘sol’u anlattı: “... Atatürk solcu değildi tabii. Tam kuzeyde bir Bolşevizm vardı. O Bolşevizmden de kurtulmak istiyor. Ama Kurtuluş Savaşı’nda da onlardan yardım almıştır, iyi ilişkisi vardı, çok önemli bir şey yaptı ama solcu değildi... Kafamdaki sol, yüzyıl öncenin solu değil... Hümanizm, kadın hakları, doğaya verilen tahribat, insan hakları, yeşil hareket... Kafamdaki sol bu!”

Livaneli yeni bir tespit yapmadı... Özellikle 1980 sonrasında hakim olan bir çizgiyi, emperyalizmi görmeyen, ABD’nin ‘böl-parçala-yönet’ çizgisini anlayamayan, sınıf savaşının bittiğini savunan ‘sivil toplumcu’ bir çizgi... Özelleştirmeyi savunanların birlikte yürüdüğü Sabah Gazetesi...

Livaneli, “Atatürk solcu değildi” cümlesiyle düğmeyi baştan yanlış ilikledi. Çünkü... İlerici her hareket ‘sol’dur! Emperyalizmle savaşan, imparatorluğun yerine Cumhuriyet’i kuran, Altı Ok diyen Atatürk’ün ‘solcu’ olmadığını söylemek en başta ‘teorisizlikle’ açıklanabilir.

TİP’in lideri Mehmet Ali Aybar bakın Kurtuluş Savaşı ve Atatürk için nasıl bir tespit yapmış:

“... Tam bağımsızlık için dövüşen, emek ilkesine dayalı bir halk devleti. Kurtuluş Savaşı Türkiyesi’nin siyasal, ekonomik, sosyal doktrini bu idi. İdeolojisi Kemalizmdi. Anadolu harekatının ilk günlerinde Batılı düşmanlarımız koymuştu bu adı ona. Onların karşısında bir Bolşevizm vardı bir de Kemalizm. Emperyalistler, Anadolu’da başlayan savaşın bir başka tür savaş, Asya’nın, Afrika’nın boyunduruk altındaki halklarına yol gösteren, ilk ulusal bağımsızlık ayaklanması olduğunu kavramakta gecikmemişlerdir. Tam bağımsızlık için ölüm kalım savaşı... Kemalizm bir sol ideolojisiydi. Mustafa Kemal Paşa’nın ve arkadaşlarının solculuğun bilincinde olup olmamaları önemli değildir. Tuttukları yol, solda olan, sola giden bir yoldu.” (Mehmet Ali Aybar/Türkiye İşçi Partisi Tarihi/İletişim Yayınları/ Sayfa 114)

Zülfü Livaneli yeni bir tespit yapmadı... 1950’lerden bu yana hakim olan ‘liberal’ çizgiyi bir kez daha seslendirdi! Oysa tarih böyle akmıyor!

Mustafa Kemal yürüyüşü


Örneğin... Atatürk şu tespiti yaptı: “Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbet siyasal, mali, iktisadi, adli, askeri yani her hususta tam bağımsızlık ve serbestlik demektir. Herhangi birinde bağımsız olmamak, millet ve memleketin, gerçek anlamıyla tüm bağımsızlığından yoksun olması demektir.” Bu fikri anlamda solculuktur!

Köylüyü milletin efendisi ilan eden kimdi?

Bitmedi...

16 Şubat 1969’da anti emperyalist solcu gençler ve işçiler, Beyazıt’tan Taksim’e “Emperyalizme Karşı Mustafa Kemal Yürüyüşü” başlattı. ABD’nin 6. Filo’su protesto edilecekti. 30 bine yakın kişi toplanmıştı. En önde Türk Bayrağı, arkada ise şu pankartlar vardı: “Geldikleri gibi gidecekler”, “Emperyalizm ve yerli uşaklarına karşıyız”, “Öleceğiz, Atatürk’ün yolundan dönmeyeceğiz”...

Bitmedi...

O solcu gençler, 14-19 Mayıs 1968 tarihinde başta İstanbul olmak üzere “NATO’ya Hayır Haftası” düzenledi. 14 Mayıs 1968’de, İstanbul Taksim’de toplanan ve 6 metrelik NATO amblemini yakan gençler şu bildiriyi okudu: “Emperyalizme karşı ilk kurtuluş savaşını veren ordumuz, sonradan NATO’ya girmemiz nedeniyle Kıbrıs’ta bile kendi öz çıkarlarımızı korumaktan alıkondu. 14-19 Mayıs tarihleri arasını NATO’ya HAYIR Haftası olarak ilan eden aşağıdaki örgütler bugün bağımsızlık kahramanı Mustafa Kemal’in anıtı önünde bizi bağımlı kılan NATO’nun amblemini yakarak haftayı açıyoruz. Amacımız bağımsızlık sorununu, yalnızca biz gençlerin ve aydınların sorunu olmaktan çıkarıp emekçi halkımıza mal etmektir.”

Pusulası kırık aydın


Livaneli ve arkadaşlarının... ‘Sol liberal’ olduklarını saklamayanlar bile bugün “Atatürk’ü anlamak ve sahip çıkmak gerekiyor” diye yazıyor. (Örneğin Hasan Cemal’in yazılarını okuyun ya da Ruşen Çakır’ın tespitlerine bakın...)

Bir daha hatırlatalım:

Tarih 20 Temmuz 1920... Mustafa Kemal Atatürk, Hakimiyet-i Milliye’de düşmanın kim olduğunu net anlatır: “En büyük düşman, düşmanların düşmanı, ne falan ne de filan milletler. Bilakis bu, adeta her tarafı kaplamış ve saltanat halinde bütün dünyaya hakim olan kapitalizm afeti ve onun çocuğu olan emperyalizmdir.”

Bitmedi...

Atatürk’ün şu tespitine bakın: “Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı geçecektir. (Atatürk’ün Bütün Eserleri, cilt 26, Kaynak Yayınları, sayfa 144)

Sol budur!

SONUÇ: Zülfü Livaneli’nin büyük besteci olduğu konusunda tartışma yok, olamaz da... Ancak... Bu tartışmayı açtığı için yine de Livaneli’ye teşekkür ediyorum. Çünkü ‘liberal sol’un pusulasının kırık olduğunu bir kez daha kanıtladı. Teoriden yoksun aydın portesini bize bir kez daha hatırlattı!