Binlerce cümle kurarsınız, analizler yaparsınız, o olayın yarattığı tahribatı anlata anlata bitiremezsiniz...

Haber kanallarında, kadınlar ve adamlar toplanırsınız, saatlerce yorumlarsınız.

Sonra...

Birisi çıkar, o olayı çizer ve sizin kurduğunuz koca koca cümlelerin bir anlamı kalmaz.

Yine öyle oldu...



Haftalık mizah dergisi Leman, uyuşturucu kullanırken görüntülenen ve lüks yaşamıyla dikkat çeken AKP Genel Merkezi Büro personeli Kürşat Ayvatoğlu’nu bu haftaki kapağına taşıdı. Leman’ın kapağında ‘Mesele pudra şekeri değil yeğen’ başlığıyla karikatür yayımlandı.

Kürşat Ayvatoğlu


Şimdi başka söze gerek var mı? Muhalefet partilerinin yerinde olsam, bu kapağı alırım, çoğaltırım ve duvarları afişletirim! 80 öncesi solculuk demeyin! Burnuna ekmek kırıntısı çeken bir yoksul, ekonomi-politiğin, sınıfsal mücadelenin resmi değil mi?

Ah bu dönek solcular!


Oğuz Aral... Gırgır’ın kurucusu... Tirajı 500 bin üzerine çıkan mizah dergisinin yaratıcısı. Avanak Avni, Hayk Mammer, Köstebek Hüsnü, Utanmaz Adam ve Vites Mahmut gibi tiplemelerini tanımayan yoktur. 2000 Eylül’ünde Oğuz Aral’la yapılan bir röportajı okudum... 12 Eylül faşizmine karşı kariktürle direnen Oğuz Aral bakın o dönemi nasıl anlatmış: “... 12 Eylül’e kadar insanlara kendi ideolojileri için nasıl ölmeleri gerektiğini anlatan o anlı şanlı solcu köşe yazarları, darbe olur olmaz masalarının çekmecelerini açtılar, içine girip kendilerini içeri kilitlediler. Bakın ne yaptı onlar? Bir kısmı Kenan Evren’in uçağına binip onun gezilerine katıldı. Bir kısmı ise Evren’e akıl danelik etti. Neler yapması gerektiğini anlattı. Biz enayiler, kendi kendimize kaldık. Mesleğimizin gereğini yaptık. Biz mizahçıydık. Mesleğimizin gereğini iyi de yaptık.”

ÖZAL DEVRİMCİLERİ

Muazzam tespitler! 12 Eylül sonrası Turgut Özal’ı kimler devrimci ilan etti? O duvarlara ‘Tek yol devrim’ diye yazanlar ya reklamcı oldu ya da medyanın köşelerini tuttu! Önemli bir kısmı da bugün AKP iktidarının temellerini atan neo-liberalizmin yılmaz savunucusu oldu! Hoş, bugün o masalardan kovuldukları için de sözde muhalif olanları, Atatürk ve Cumhuriyet’i hatırlayanları görmüyor değiliz! Rüzgara göre ‘solculuk’ yapanların hep karşımıza çıktığını biliyoruz. Yapsınlar ama arşiv ve tarih unutmuyor.

Neyse... 26 Temmuz 2004’te kaybettiğimiz Oğuz Aral’ın röportajına devam...

İşçi hareketleri GırGır’da


Oğuz Aral’ın şu tespitleri çarpıcı:

“... Benim için 12 Eylül döneminde ne yapabildiğimizin iki önemli işareti var. Birisi, şimdi adını anımsayamadığım bir araştırmacı. Bir gün beni aradı, işçi hareketini anlatan bir çalışma yaptığını, ancak 12 Eylül döneminde işçi hareketlerine ilişkin o dönemde hiçbir gazetede hiçbir haber-yazı bulamadığını, bulabildiği tek şeyin GırGır’daki karikatürler olduğunu söyledi. Bunları kitabında kullanmak için izin istedi. Ne demek, buyurun kullanın dedim.”



Düşünsenize... İyi ki GırGır var!

Devam edelim ‘Huysuz İhtiyar’a:

“... Gerçekten de 2-3 yıl boyunca başta Cumhuriyet olmak üzere anlı şanlı gazetelerimizin hiçbirinde işçi hareketleriyle ilgili hiçbir haber çıkmadı. Benim için ikinci önemli işaret, tam hatırlamıyorum, ikinci veya üçüncü yılda çıkan bir haberdi.  İki üç yıl sonra Cumhuriyet Gazetesi’nde Şükran Ketenci (Soner) ilk defa bir işçi ya da sendika haberi yazdı. Ben sanmıyorum ki Şükran o süre boyunca yazmamış olsun. Yazmıştı elbet ama yayımlanmamıştı. Bunun üzerine Şükran’a Avni albümümü imzalayıp yazı için teşekkür ederek gönderdim.”

SONUÇ: İyi ki mizah var!  Korkmadan çizen namuslu karikatüristler var... İyi ki sözde değil özde gazeteci ve siyasetçiler var... Ve bir de ruhlarını rüzgara teslim etmeyenler!

SON SÖZ: Ramiz Dayı, “Cesurun bakışı korkağın kılıcından keskindir yeğen!” demişti!