Tarih 1 Eylül 2011... Dönemin AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, asker-sivil ilişkilerinin yol haritası olabilecek 15 maddelik bir ‘eylem planı’nı ‘sivil’ Radikal’e açıkladı. Çelik’in 2023 yılına kadar tamamlanmasının önemine işaret ettiği başlıklar şöyleydi:

1- Genelkurmay’ın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması.

2- 35’inci maddenin kaldırılması.

3- Jandarmanın yapısı, konumu ve görev tanımı.

4- Profesyonel orduya geçiş.

5- Askerlik süresinin kısaltılması.

6- Zorunlu askerlik.

7- TSK’da verilen askeri eğitim.

8- Okullardaki Milli Güvenlik dersleri.

9- Kaç ordu komutanlığı olacağı, bunların nerelerde bulunacağı.

10- Mustafa Muğlalı gibi isimlerinin kışlalardan silinmesi.

11- Askere dayak, kötü muamale sıfırlanmalı.

12- Milli günlerde tanklı, toplu görüntülere son verilmeli.

13- Askeri harcamalar şeffaflaşmalı.

14- OYAK’ın varlığı ve işlevi gözden geçirilmeli.

15- TSK’da VET (verimlilik, etkinlik ve tutumluluk) prensibi uygulanmalı.

‘Sivilleşme’ propagandasıyla Türk Silahlı Kuvvetleri başta olmak üzere kurumların büyük bir bölümü ‘cemaate’ yani Fetullah’a teslim edildi! Bu örgütün 1960’lı yıllardan bu yana kurumlara sızdığı söylense de gerçek bu değildi! Fetullah, ülkeyi ele geçirmek isteyen ‘sivil’ kuvvetin 1950’lerden sonra hakim olduğu devlette en tehlikeli kurum olarak gördüğü orduyu tasfiyede kullandığı en önemli yapılanma oldu! Liberallerin de fikri desteğini hatta medya desteğini kenara not etmek gerekiyor. Bugün TSK’nın sivilleşmesinden çok siyasallaşmasının öne çıktı dönemdeyiz!

Turgut Özal’la başladı...


1952’de NATO süreciyle birlikte siyasal İslamcı kadroların nasıl yükseldiğini, merkeze oturduğunu herkes gördü! TSK da sermaye de ABD de bu süreçte yani anti-Sovyet döneminde siyasal İslam’ın önünü açtı. Siz bakmayın “Kuran okuyamadık, camiler yıkıldı...” ve bunun gibi propagandalara! Türkiye’de ordu ve onun denetimindeki istihbarat, sola karşı hatta sol Kemalist’lere karşı İslamcılıkla ittifak yaptı. Büyük sermayenin de hedefinde sol ve anti-emperyalist Atatürk vardı, TSK’nın da devletin önemli kurumlarının da hedefinde sol vardı... Dün yazdım... Siyasal İslamcı Yeni Zemin Dergisi etrafında 1993 yılında toplanan kadroların 1983’te Turgut Özal’la başlayan ve AKP iktidarıyla doruğa çıkan süreçte ‘sivillik’ adı altında hesaplaştıkları ulus-devletti! Kemalizm’di! Örneğin...

Yeni Zemin Dergisi’nde 1993’te yayımlanan şema.

Ah resmi ideoloji ah!


Yeni Zemin dergisi, ilk sayısında, ’Kürt sorunu tartışıldı’ başlıklı dosya haberinde, Ankara Bulvar Otel’de yapılan bir toplantıyı sayfalarına taşımış.Kasım 1992’de yapılan toplantı iki gün sürmüş. Kapanış bildirisini kim okuyor peki? Dönemin Mazlum Der Genel Başkanı, sonrasının AKP milletvekili ve bugün değil ama uzun bir süre Tayyip Erdoğan’ın en çok dinlediği isim: İhsan Arslan! Ki oğlu Mücahit Arslan da bugün Ankara Milletvekili ve etkili-yetkili bir isim. Baba İhsan Arslan bildiride ‘sivillerin’ ağzından sıkça duyduğumuz cümleleri kurmuş: “... Sorun, ırkçı, inkarcı ulus- devlet süreciyle birlikte gündeme gelen bir sorundur. Türkiye’de Kürtleri sorun haline getiren resmi ideolojidir. Türkiye’de yaşayan herkese ‘Türk’ olduğunu kabul ettirmeye çalışan resmi ideolojidir. Türkiye’de yekpare veya homojen bir etnik topluluktan söz etmek mümkün değildir. Türkiye’de farklı etnik ve dini özelliklere sahip 30’a yakın halk bulunmaktadır. Ulus- devlet yerine çok uluslu bir hukuk devleti olmalıdır. Anadilde konuşma, kitle iletişim araçlarını kullanma ve eğitim hakları tanınmalıdır.”

Özellikle 1980 darbesinden sonra filizlenen ulus-devlet karşıtı çizgi, 2000’lerde Fetullah’ta vücut buldu ve 15 Temmuz’la sonlandı! Ancak... Emperyalizmle işbirliği yapan anlayışın hedefinde tek bir isim var: Atatürk! Bunu 30 Ağustos’ta, Ayasofya’da gördük... Her ne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son günlerde Atatürk vurgulu açıklamaları olsa da ulus-devlet karşıtları ‘sivil’ çizgi hala uyanık! 2011’de Hüseyin Çelik’in Radikal’e açıkladığı 15 maddelik bildirinin ruhu dolaşıyor!