-Zor günlerde kadınların şefkatini hep hissettim… Bugün kadınların günü…

Benim ise onlara bir eski yazımı armağan etmekten başka hiçbir şeyim yok…-

KADINLAR gittiklerinde arkalarında daha büyük boşluklar bırakırlar…

Onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde “yetim-öksüz” kalan çok olur…

Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler…

Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır tabaklar…

Bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların…

Sık sık boynunu büker “sarıkız”…

O teki kalmış eski bardağın anlamını bilen olmaz, değerini kimse anlayamaz krom hac tasının…

Balkon artık sessizdir, koridor kimsesiz…

★★★

Bir kadın gittiğinde...

Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında; bir ağır işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci..

Bir anne gider... Bir dost... Bir arkadaş... Bir sevgili...

Ne çok kişi yok olur bir kadın gittiğinde…

★★★

“Güzin Abla gitti…” dediklerinde, kaç kişinin gittiğini ve arkasında kalan “yetimlerini” düşündüm.

O benim dostumdu.

Dün Feyza’yı arayıp başsağlığı diledim.

O canımın sıkıldığı gün telefonda “Sana gelen bana gelsin” diyen sesini hiç unutmamıştım.

Yine ıslandı göz pınarlarım, ben dahi yetim kaldım.

Sözcükler yetim kaldı…

★★★

Hep böyle olur; bir kadın gittiğinde; övgüler, uyarılar, yakınmalar, dualar yetim kalır…

Kapı eşiğindeki “Dikkat et…” duyulmaz, annesi gitmiştir “geç kalma”nın…

Kadınlar, arkalarında büyük boşluklar bırakarak giderler…

Bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslında. Ve bir kadın gittiğinde pek çok “yetim” bırakmıştır arkasında…




(26 Haziran 2006 yazısı anısına)