AKP lebalep kongrelerini yaptı. AKP’nin önemsediği cenaze törenlerinde bölük bölük saf tutuldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, dolu salonlarla mikrofonlar önünde övündü.

Hafta sonları vatandaşa aslan kesilip “Bizi cezai işlem yapmak zorunda bırakmayın” diye bağıran güvenlik görevlilerinden biri bile lebalep kongrelerde çıkıp “maske mesafe” uyarısı yapmadı.

Yapamazdı. Maaşlarını aldıkları devlet, parti devleti olmuştu çoktan. Kendilerinin de zaman zaman söylediği gibi “emir kulu”ydular.

Ne vakit Covid-19 virüsü, lebabep kongrelerle ülke sathına bir güzel yayıldı,  ne vakit yoğun bakım yatakları doldu, bazı özel hastaneler çaresiz hasta ailelerinden binlerce lirayı “elden” talep etmeye başladı, işte o zaman sıra “tam kapanma”ya geldi. Hem de hiçbir destek açıklaması, sözü olmadan.

NASIL BİR TAM KAPANMAYSA

Nasıl bir tam kapanmaysa, muafiyet listesi kuraldan daha hacimli.

Kapanma var ama turistler muaf.

Kapanma var ama işçiler çalışıyor. Fabrikalar durmamalı. “Üretim” denilen, sermaye iktidar ilişkisinin bekasından başka bir şey değil çünkü.

Kapanma var ama iş makinaları çalışıyor. Büyük müteahhitlerin liman, otoyol, enerji santrali projelerinin durmaması gerekiyor çünkü.

Güzelim doğanın geri dönüşsüz biçimde katledilmesi mi? Ne zaman önemli oldu ki?  Fiili dokunulmazlık sahibi müteahhitler taş çıkarsın, yol yapsın, santral tesisi kursun diye yok edilen ormanların orada hep güvenlik güçlerini görüyoruz halka karşı.

Yarın başlayacak tam kapanma, Ramazan Bayramı sonuna kadar geçerli. Olan, yine bir gün dahi çalışmazsa aç kalacak vatandaşa oldu ama kimin umurunda... Nasılsa bu kararı alanların ne açlık, ne fatura derdi var.

Hiçbir maddi destek olmadan alınan son kapanma kararı, bir yıldır çok güç koşullarda yaşayan vatandaşlar için ağır bir ceza demek. Tedbir diyerek açıklanan son “kapanma”nın ekonomik daralmayı derinleştireceği, milyonlarca vatandaş için hayatı yaşanamaz hale getireceği yumuşatılmış ifadelerle de olsa iş dünyası temsilcileri tarafından bile dile getiriliyor.

ÖZEL HAYATA SALDIRI

İktidar bu uyarılara kulak vermeye niyetli görünmüyor. Aksine, salgın bahanesiyle hukuksal dayanağı olmadan fiili içki yasağı getirmekle meşgul. İktidar devlet gücünü kullanarak, pandemi bahanesiyle yaşam biçimine müdahaleyi dayatmayı fırsat biliyor. Bu ülkede laikliği, yaşam biçimlerini savunmayı önceleyen milyonlarca vatandaş yaşıyorken yapılıyor bu.

Nasıl yapılabildiği de sır değil elbette.

Muhafazakar bileşenlerini incitmemek uğruna, laiklikten fiilen vazgeçmiş görünen muhalefet bloku sayesinde olabiliyor bu.

Meseleye muhafazakar seçmen “hassasiyet”iyle yaklaşan muhalefet bloku ses çıkarmaktan çekinse de biz buradan ses verelim: Alkollü içkiler, kriminalize edilecek ürünler değildir. Üretimi, ithalatı gibi satışı da yasaldır.

Fiilen getirilmiş içki yasağı, kişisel tercihlere, özel hayata, yeme içme kültürüne açık bir saldırıdır.