Bugünkü yazının başlığını Cumhuriyet Savcısı Fatmagül Yörük attı.

Haberi okumuş ve izlemiş olmalısınız.

Emrah Yılmaz isimli bir erkek, Kadıköy-Tavşantepe metrosunda, bir kadın yolcuyla maske takma konusunda tartışıyor. Araya giren diğer iki kadın yolcuya alçakça cinsiyetçi küfürleri bağıra bağıra tekrarlayarak tehditler savuruyor. Elindeki büyük boy bir bıçağı da sallayarak üzerlerine yürüyor. (Saldırganın metroya o bıçakla binebilmiş olması, şans eseri kurtulan kadın yolculara yardım edecek bir mekanizmanın işletilememesi, güvenlik önlemlerinin yeniden ele alınmasını gerekli kılıyor.)

İstanbul Emniyeti açıkladı, Emrah Yılmaz’ın tam 20 suç kaydı olduğu ortaya çıktı. “Konfor nedir?” sorusunun bir cevabı da bu olmalı. 20 suç kaydı olan bir erkeğin metroya bıçakla binip kadınları tehdit edebilmesi.

★★★

Emrah Yılmaz’ın ifadesini alan Cumhuriyet Savcısı’nın kadın oluşu başlıbaşına iyi hissettiriyor. Saldırgan Yılmaz’ın tutuklama talebiyle sevk yazısını DHA haberinde gördüm. Bu kadar yürekli ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini bu kadar cesaretle analiz edebilen bir yargısal metni bugüne dek okumamıştım.

Tutuklama talep sevk yazısı, içinde nefes almaya çalıştığımız şiddet ve adaletsizlik yüklü toplumda, bütün kadınlar için vaha etkisi uyandıracak, bir yandan da umut veren bir içerik taşıyor. Tam bu nedenle İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Cumhuriyet Savcısı Fatmagül Yörük’ün, Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’ne yazdığı tutuklama talebinin gerekçesini sizlerle paylaşıyorum.

 “ŞİDDET DİLDE BAŞLAR”

Kent yaşamında insanların topluca bir arada bulundukları etkinlik alanları, rekreasyon alanları, toplu taşıma araçları ve durakları ile buna benzer yerlerin, kişilerin, can, mal ve cinsel güvenlikleri açısından daha emin mahaller olduğu kabul edilir. Bu yerleşik sosyal kabul ile beraber, şüphelinin eyleminin yalnızca tartıştığı müştekilere yönelik değil o anda trende ve platformda bulunan yolcuların, hatta tüm kadınların özgürce yaşama, sokakta bulunma ve hayatlarına devam etme haklarına saldırıdır.

“SOKAKLAR GÜVEN DOLU OLMALI”

Sokaklar metrolar korku dolu değil güven dolu olmalıdır. Şiddet ise önce dilde başlar, sonrasında eyleme döner. Olayda en çok dikkat çeken şeylerden biri de şüphelinin küfürleridir.

Küfür, şiddettir. Şiddeti yasaları uygulayarak engelleyebiliriz; kadınların yaşam hakkına sahip çıkmak ve kız çocuklarına güvenli bir gelecek bırakmak tüm toplumun asli görevidir. Bireylerin toplum yaşamının akışına duydukları güvenin örselenmesi ceza, adalet sistemi ve sosyal açıdan onarılması güç zararlara yol açacaktır.

★★★

Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın isteğiyle,  kadınlara dönük ve aile içi şiddetin önlenmesi amacıyla hazırlanmış İstanbul Sözleşmesi’nden çıktı. Sözleşme, devlete ödevler yüklüyordu. “Kadına karşı şiddet mağdurlarının korunması, suçluların cezalandırılması konusunda etkili, koordineli politikaları hayata geçir” diyordu hükümetlere. Sözleşme tek yanlı feshedilince, kadınlar hayati bir güvenceden yoksun kaldı.

Erkek şiddeti cüretkarlaştı, yaygınlaştı.

Emrah Yılmaz’ın tutuklanmasıyla sonuçlanan yukarıda okuduğunuz sevk yazısı, güvencesizleştirilen bu alanda kadınlar için yeni bir hukuksal güvencedir.

Ve evet sakın unutmayın: Küfür şiddettir.