Türk Lirası eriyor. Ülkemiz, sayısı sınırlı ama pasta payları büyük sermaye şirketi, rantiye ve asalaklar dışında kalan; çalışanı, genci, emeklisi, işsizi, çocuğu, kadınıyla
çok acı bir deneyin faturasını ödemeye mahkum edildi.

Kayıtlara girsin. Okuduğunuz satırlar yazılırken bir ABD doları 12 lira 99 kuruştu. Bağımlı Merkez Bankası’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan talimatı ve korkusuyla aldığı faiz indirimi kararları, TL’nin değer kaybını hızlandırıyor, Eş zamanlı gelen demeçler, aşınmanın faturasını ağırlaştırıyor. Kuşkusuz bu tabloyu görmek için iktisatçı olmak gerekmiyor ancak bağımsız iktisatçıların bazı tespitleri önemli. Sözgelimi Hayri Kozanoğlu’nun, “Faizleri düşüreyim derken devletin bütçesini çökertiyorlar! Artık Hazine ancak yüzde 20’nin üzerinde bir faizle borçlanacak” değerlendirmesi böyle bir saptama.

Gerçekten de halen TBMM’de görüşmeleri süren 2022 yılı bütçe hedeflerinin içi, dizginlenemeyen kur artışıyla şimdiden boşaldı, anlamsız hale geldi. Dolayısıyla vergi gelirlerinden harcamaya, faiz ödemelerine kadar bütün bütçe hedefleri ile makro büyüklüklerin aslında bütçe kanunun yürürlüğe girmeden revize edilmesi zorunlu. Ama kim yapacak?

AKILSIZ YERİNE KOYMA

Galiba bu işin doğasında var: Emeği daha da ucuzlatarak insanları yoksulluğa açlığa mahkum ederken; “oyun”, “Kurtuluş savaşı”, “Allahın yardımı”, “milletin desteği”, “soğan ekmek yemek”, “dış güçler” gibi sözlerle toplumu akılsız yerine koyma girişimleri. Tansu Çiller de böyle yapmıştı. Ancak Erdoğan ve yol arkadaşlarının gözden kaçırdığı konu, özenle inşa ederek besleyip büyüttükleri medyalarının bu masalları yaysa, hatta yalan habercilik bile yapsa açlık ve yoksulluk karşısında hükümsüzleştiği. Yeminli iktidar taraftarları dahi, yüksek kurun her derde deva iyi bir şey olduğu yalanına, TL’nin değer kaybının dış güçlerin oyunu olduğuna artık inanmıyor. (İkballerini ve konfor alanlarını kaybetmeyenlerin inanmış gibi yapmaları ayrı konu.)

MANDACI KİM

Erdoğan dün -TL’nin değer kaybını hızlandıran konuşmasında- şöyle bir cümle kurdu:

“Ülkemizi mandacı iktisatçıların arzuladığı şekilde küçültecek, insanlarımızı açlığa yoksulluğa mahkum edecek politikaları reddediyoruz.”

Cumhurbaşkanı, “mandacı iktisatçı” derken, halktan gizlenen Kamu Özel İşbirliği sözleşmelerini hazırlayanları, dolar, Euro üzerinden yolcu ve araç geçiş garantisi verenleri ve verdirenleri, kanunlarda “yabancı tahkim yetkili olsun” diye değişiklik yapanları ve yaptırtanları mı kastediyor acaba?

Eğer onları kastetse, herhalde “iktisatçı” demezdi. Çünkü yukarıda saydığım durumların aktörleri sadece iktisatçılar değil.

Dövizli garantileri veren, gizli Yap İşlet Devret sözleşmelerini hazırlayıp hazırlatıp imza atanlar, yabancı tahkimi kabul ettirtenler aşağı yukarı belli. İsimlerini hepimizin bildiği ve sayıları beşin çok üzerinde olan müteahhitlik şirketleri, o şirketlerle kamu adına, devlet adına,  vatandaş adına masaya oturup imza atan kamu görevlileri, şehir hastanesini finanse edecek yabancı bankerlerin çıkarlarını kollayacak kanun değişikliklerini Meclis’e getiren ve savunanlar...

★★★

Böyle bir dönemde, yıllardır yazdığımız Kamu Özel İşbirliği sözleşmelerine, taptaze bir perspektiften bakmamızı sağlayacak manda tartışmasının açılması hayırlı olmuştur...