Çanakkale Kirazlı’da altın madenciliği ruhsatı sahibi Alamos Gold’un Türkiye’deki şirketinin sermaye arttırdığını Hafta Sonu Sözcü’de yazdım.

Doğu Biga Madencilik A.Ş’nin sermayesini 527.1 milyon TL’ye yükselttiğini, şirketin o madeni çıkarmak için sabırla beklediğini aktardım.

Sabırla. Çünkü maden sahasında on binlerce ağaç kesilmesine yönelik artan tepki ve direncin ardından, Enerji Bakanlığı, bir yılı aşkın zamandır şirketin  -“temdit” denilen- ruhsat süresini uzatmıyor.

★★★

Doğu Biga Genel Müdürü Ahmet Şentürk aradı.

Konuya dair bütün yazılarımı okuduğunu belirtti. Uzun süredir bilgi vermek istediklerini paylaştı. Telefon görüşmemizde sorular yönelttim. Aldığım cevap ve notları paylaşacağım.

“AĞAÇ KESİMİ MEŞRU ÇÜNKÜ...”

Şentürk “Bütün faaliyetler uluslararası standartlara uygun yürütülüyor” diyor. Doğu Biga A.Ş, faaliyetlerini daha iyi anlatabilmek için merkezin isteğiyle yeniden yapılanmış

Madencilikte “sürdürülebilirlik”in önemini vurgulayan Şentürk, “Görevi kabul ederken buna baktım” dedi. Rio Sözleşmesi’nden, insan için üretmek zorunda olduklarından söz etti.

Kirazlı’daki saha için hazırlanan ÇED raporunda 92 uzmanın imzası olduğunu, aralarında çok değerli bağımsız bilim insanlarının bulunduğunu belirten Şentürk’e “Oradaki toprağın kelleşmiş görüntüsüyle ortaya çıkan ağaç katliamını meşru buluyor musunuz?” sorusunu yönelttim. Kendisinin “katliam” gibi bir sözcüğü kullanmayacağını ancak yapılanın “meşru” olduğunu belirterek konuyu şöyle açtı:

“Oradaki temel mesele, tedarik zincirinin ilk halkası oluşu. Doğumdan ölüme kadar bir şeylere ihtiyacımız var. Yer altı kaynaklarını bu zincire dahil etmediğimiz takdirde yok oluruz. Yeraltı kaynakları doğal oluşumdur. Madenler bir anomalidir. Her yerde bulunmaz. Tam da bu nedenle, yani anomali olduğu için değerlidir. Orada maden bir orman arazisine isabet etti.”

Şentürk’ün verdiği bilgileri kısa kısa paylaşıyorum:

(Gerekirse bir başka yazıda sürdüreceğim.)

SIYRILAN TOPRAK

- “Kel” dediğiniz görüntünün sebebi, toprağın sıyrılmış olması. O toprak çok kıymetli. Hiçbir yere atılmadı. Depolanıyor, saklanıyor. Çünkü onu proje bittiğinde tekrar kullanacağız.

- O bölge –ağaç bakımından- eskisi gibi hatta eskisinden daha iyi olacak.

- Proje sahasındaki köylerle iletişimimiz çok iyi. Madencilik orada standartları yükseltecek. İş bittiğinde “sosyal depresyon” yaşanmaması için kalkınma önlemleri alıyoruz.

- Çıkarılacak altın yurtdışına götürülmeyecek. Yasa gereği Merkez Bankası’na verilecek. Merkez Bankası’ndan TL karşılığı alınacak.

YEKDEM olmasaydı


YEKDEM (Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması) kapsamındaki alım garantileriyle ilgili yazıma, sektörün içinden tepki mesajı yağdı.

Mesajlar telefon, e-posta, sosyal medya gibi farklı kanallardan ulaştı. (Pek azı nezaket sınırları içindeydi.) Haber alma hakkı ve doğru bilgi kapsamında iki görüşü paylaşacağım. Önce bir bilgi: Mesajların iki ortak paydası vardı. Özetle:

- Eğer YEKDEM olmasaydı, elektrik birim fiyatları bugünkünden çok yüksek olacaktı.

- Eğer YEKDEM olmasaydı kömüre dayalı kirli enerjiye ve dışarıya bağımlı doğalgaza daha çok mahkum olacaktık.

Ateş Uğurel (SolarbabaBV) ile telefonda görüştüm:



“GÜNEŞ TÜRKİYE’NİN KADERİNİ DEĞİŞTİREBİLİR”

“Bu yıl sadece Türkiye’de değil, dünyadaki pek çok ülkede desteğin kesilme yılı. Güneş ve rüzgar enerjisi diğerlerinden ayrılıyor. Tüketicilerin elektrik enerjisinde öncelikle iki talebi var. Kesintisiz, ucuz olsun. Bir de temiz olursa da mutluluk kaynağı olur. YEKDEM ve global olarak alım garantisi, maliyetlerin düşmesinde etkili oldu. Güneş ve rüzgarda 10 yılda 10 kat düştü. Bu teşvik olmasa kimse yapamazdı. Yeni mekanizmada (29 Ocak tarihli karar) güneş enerjisini refere eden bir uygulama yok.

Her destek kösteğiyle geliyor. Biz artık sıfır destek ve sıfır köstek istiyoruz. Eğer serbest piyasa koşullarında engel çıkarılmadan oyuncu olmamız sağlanırsa, güneş enerjisi yakında Türkiye’nin kaderini değiştirecek bir kapasiteye ulaşabilir. Her yıl 2-3 gigavat tesis kurulabilir.”

“DEVLET SÖZÜNÜ İHLAL ETTİ”

Açık adı bende saklı diğer bir şirket yöneticisi H.U’nun “kışkırtıcı ve aldatıcı” bulduğu yazımla ilgili gönderdiği e-posta’dan bir bölüm:

“Devletimiz, Cumhuriyet tarihinde ilk kez enerji sektöründe verdiği sözü ihlal etmek suretiyle 2018 yılında 13.3$ olan GES YEKDEM fiyatını sonradan %20 getirdiği “dağıtım bedeli” denen uygulama ile anayasayı da ihlal ederek 10$c seviyesine çekmiş, böylece çoğu GES santralini kredisini dahi ödeyemeyecek duruma getirmiş ve bu adımla tüm bankaların güvenini de sarsarak GES sektörünün önüne set çekmiştir.

O zamandan beri ise T.C. hâlâ dövizle doğalgaz alımına devam ettiğinden, rezervlerini sonunda tüketip 2020 Kasım kriziyle ülkemizi ve sizin haklarını savunduğunuz halkımızı, yüksek enflasyon ve yüksek faiz sarmalıyla pandemin ortasında ekonomik krize sürüklemiştir.”