TOKİ’nin 6-7 Ekim tarihlerinde iki ayrı ihaleyle, Arnavutköy’de toplam 1025 konut yaptırmaya hazırlandığını önceki yazımda duyurdum. Arazisi, tapuda ham toprak ve tarla olarak görünen bu projelerin gerçekten Sazlıdere Barajı yanında, içme suyu havzasında mı yaptırılacağını sorarak, TOKİ’nin kamuoyunu aydınlatması gerektiğini belirttim.

Dün ve bugün herhangi bir açıklama gelmedi. Su kaynaklarının her geçen gün daha değerli hale geldiği, üzerine titrenmesi gerektiği bir dönemde, milyonlarca vatandaşın günlük hayatını ilgilendiren  bu kadar güçlü bir iddianın cevapsız kalmaması gerekiyor. (“Güçlü” derken, iddiasını plan ve proje görselleriyle destekleyerek sosyal medya hesabından açıklama yapan İBB İmar ve Şehircilik Daire Başkanı Gürkan Akgün’ün paylaşımını kastediyorum.)

TOKİ’nin bu iki ihalesi, açıkça yazmasa da Kanal İstanbul projesi kapsamında kurulacak “Yenişehir”in başlangıcı olarak görünüyor. Bu bilgiyi lütfen not edin.

YENİ NÜFUSUN SORUNLARI

Yazımda, Devlet Su İşleri’nin (DSİ) 3 Aralık 2019 tarihli görüş yazısına da yer verdim. Söz konusu yazı, Kanal İstanbul için hazırlatılan Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporunda bulunması gereken, su ihtiyacı açısından çok önemli veriler içeriyordu.  Sazlıdere Barajı’nın, Kanal İstanbul ile birlikte devre dışı kalacağı, bunun da yıllık 52 milyon metreküp su kaybı anlamına geleceği belirtiliyordu.

Dönemin genel müdürü Mevlüt Aydın imzasını taşıyan iki yıl önceki  bu yazıda, işte ekim ayında açılacak konut ihalelerini yakından ilgilendiren bir bölüm daha bulunuyor:

- Kanal İstanbul ve etrafında oluşacak yeni yerleşim merkezleri, 3. köprü çevre yolu ve 3. havalimanı projeleriyle bölgenin bir cazibe merkezi olacağı, bu sebepler nedeniyle öngörülememiş ilave nüfus artışından ötürü yeni içme ve kullanma suyu kaynaklarının bulunması gerekecektir. İstanbul’un hızla artan nüfusu  ve küresel ısınma ile kurak periyotların daha sık yaşanabildiği, mevcut ve mutasavver (*) baraj regülatör vb tesislerin de yeterli olmayabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.

(*) mutasaver: tasavvur edilen

- Bölgede yeni kurulması planlanan yerleşim alanlarının ilave su ihtiyacının mümkün olabildiği kadar kendi bölgesinden karşılanabilmesi prensibi ile çalışılmalı.

Akıl dışı bir proje oan Kanal İstanbul inadının sayısız olumsuz sonuçlarından biri: Bir yandan mevcut bir barajı tehlikeye atıyorsunuz, diğer yandan 16 milyon nüfusu olan metropole yeni konut projeleriyle eklenecek yeni nüfus için su kaynakları aramak durumunda kalıyorsunuz.

YERALTI SULARI

Meselenin bir de yeraltı suları tehlikesi boyutu var ki, yine aynı DSİ yazısında bu konuda da olası tehlikeye dikkat çekiliyor. “İçinde yeraltı suyu bulunduran jeolojik birim” diye tanımlanan akiferle ilgili.

DSİ yazısında kanal inşaatıyla birlikte tuzlu suyun yeraltı sularına karışma riskine dikka çekiliyor. Doğru önlemlerin alınmaması halinde ne olacağı şöyle anlatılıyor:

“Güzergah boyunca akiferlere tuzlu su girişimi olması halinde, stratejik rezerv olan akiferlerin kirlenme riskiyle birlikte kanal kazılarıyla akifer boşalımlarının hızlanması ve yakın çevredeki şahıs ve kuruluşlara ait mevcut su sondaj kuyularının etkilenme ihtimali ortaya çıkacaktır.”