Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 59 AK Parti milletvekili ile önceki gün “istişare” toplantısı yaptı.

O toplantının perde arkasına bakınca, Türkiye’de yaşanan güncel sorunlarla AK Partililerin ve Cumhurbaşkanı’nın o sorunlara bakışı arasındaki uçurumu görmek mümkün.

Gelin, bu sonuca nasıl vardığımı sadece iki başlık üzerinden detaylandıralım:

-Sedat Peker ve Sezgin Baran Korkmaz isimleri etrafında yaşananlar:

Sedat Peker çok ciddi iddialar ortaya attı. “Eski bir milletvekiline (hem de karakolda) saldırı”, “Hürriyet Gazetesi’nin basılması, cam çerçeve indirilmesi”, “AK Parti milletvekiline dolarla maaş bağlanması (bunu İçişleri Bakanı Süleyman Soylu gündeme getirdi, Sedat Peker doğruladı)”, yine “Bazı AK Parti milletvekillerinin seçim kampanyalarında Sedat Peker’den promosyon olarak kahve paketleri alması” gibi iddialardan söz ediyorum.

Medeni bir ülkede bu
iddiaların muhatapları insan içine çıkamaz, yargı derhal devreye girer. Türkiye’deki muhataplar da yargı da derin bir sessizliğe büründü.

Sezgin Baran Korkmaz meselesini başta Sedat Peker gündeme getirdi. Peşi sıra “Sezgin Baran Korkmaz’a ‘ülkeyi terk et, yoksa yakalanacaksın’ bilgisi verilerek kaçmasının sağlandığı”, “Sezgin Baran Korkmaz’la İnan Kıraç arasındaki hisse anlaşmazlığının çözümü için ‘birtakım klikler ve lobilerin’ devreye girdiği”, “Yargı mensuplarının, siyasetçilerin, bürokratların, gazetecilerin Sezgin Baran Korkmaz’ın otelinde kaldığı”, “İçişleri Bakanı’nın seçim kampanyasında Sezgin Baran Korkmaz’ın uçağını kullandığı” gibi irili ufaklı bilgiler gündeme geldi (Bakanlıktan yapılan açıklamada uçağın Söğüt Havacılık’tan kiralandığı, Söğüt Havacılık’ın da o an uçağı olmadığı için Borajet’ten uçak kiralayıp Bakan’a tahsis ettiği duyuruldu).

Peki bütün bu iddialar AK Parti milletvekilleriyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı toplantıda konuşuldu mu?

Tabii ki hayır. Erdoğan’ın “Toplantıyı videoya kaydedip sonra izleyeceğim” dediği bir ortamda hangi milletvekili bu konuları açacak cesareti gösterebilirdi ki?

Öğrendik ki bir milletvekili konuyu dolaylı yoldan açmaya çalışmış ve “sosyal medyada bazı gündemler var ama o gündemler halkın gündeminde değil” demiş. Cumhurbaşkanı Erdoğan da “Vatandaş nezdinde karşılığı olmayan konular bizim yapacağımız işlerin önüne geçmesin. Biz işimize bakacağız. Siz sahada olun ve çalışmalarımızı anlatın” diyerek meseleyi kapatmış.

Siyaset- bürokrasi- iş dünyası üçgeninde döndüğü söylenen olaylarda milyon dolarlar havada uçuşuyor. Tartışma ise bir tek gazeteciler üzerinden yürüyor. Halbuki yargı ve emniyet mensupları, siyasetçiler hala zan altında...

-Gıda fiyatları artıyormuş ve dengesizmiş!

Türkiye’nin en ciddi sorunu hayat pahalılığı ve işsizlik. Esnaf kan ağlıyor. Gıda fiyatları almış başını gidiyor.

Peki kendi illerine gittiklerinde bu durumu yerinde gören, vatandaşın, esnafın sorununu bizzat dinleyen AK Partili vekiller bu sorunu Cumhurbaşkanı’na nasıl aktarıyor?

Bir kaynağımın aktardığına göre şöyle:

“Efendim vatandaşa, esnafa gidiyoruz. Bizi gayet iyi karşılıyorlar. En çok gıda fiyatlarındaki artıştan şikayet ediyorlar. Bu konuda bir çalışma yapılması gerekir.”

Bu cümleyi kuran milletvekiliyle biraz önce aktardığım “Sosyal medyada bazı gündemler var” cümlesini kuran milletvekilinin aynı psikolojiyle hareket ettiği açık. (Bir daha aday olabilmek istiyorsa) “Memlekette hayat pahalılığı var, esnaf da vatandaş da perişan” diyemezdi herhalde.

★★★

Ülkedeki hayat pahalılığı ve işsizliğin durumunu, iki üç maaş birden alan şanslı bürokratları, kamu ihalelerinde/devlet işlerinde bal tutup parmaklarını yalayanları, karanlık ilişkiler etrafında dönen milyonlarca doları sizce sadece vatandaş mı görüyor?

AK Parti milletvekilleri, yöneticileri, teşkilatları da bal gibi görüyor. Hatta birçoğu bu durumdan yakınıyor. Ancak ne yazık ki hiçbiri her daim yüzleştikleri o gerçekleri ülkeyi yönetenlere aktarmaya cesaret edemiyorlar.

Yerli aşının ismine dahi aylarca emek harcayan bilim insanlarının değil Cumhurbaşkanı’nın karar verdiği, milletvekili aday listelerinin yine Cumhurbaşkanı tarafından belirlendiği bir ortamda aksini beklemek de zaten safdillik olur.

Halkın durumuyla iktidarın bakışı arasındaki ilişkiyi en iyi eski bir reklam sloganı anlatıyor:

“Anlayış farklı, felsefe farklı...”

Not: 2.5 milyona yakın öğrenci bugün ve yarın üniversite için sınava girecek. Hepsine başarılar diliyorum.

Onlar bir yıllık emeklerinin karşılığını almak için ter dökerken, Katarlı gençler Türkiye’de istedikleri bölümleri, kontenjanları ellerini kollarını sallayarak, sınavsız dolduracaklar.

Adaletiniz batsın!