1989 yılıydı. Ankara’da 17 yaşında bir üniversite öğrencisiydim.

Tatille birlikte 15 saatlik bir Ankara-Kars otobüs yolculuğu da başlamıştı.

Yıl içinde biriktirdiğim harçlıklarla aldığım “walkman” elimden düşmüyordu. Kasetçiden aldığım Grup Yorum’un Cemo/Gün Gelir albümü çok hoşuma gitmişti.

En çok “Borçlusun” isimli şarkıyı sevmiştim.

“‘Kolay gelsin’ dememişsen taş kıran işçilere/’günaydın’sız bırakmışsan bahçe bezeyenleri/ sende iş yok be kardeşim/alnındaki çizgilere/gözündeki ışıltıya/ borçlusun sen yaşamın kendisine..” sözleri beni adeta çarpmıştı.

O tuhaf geri sarma sesini defalarca duyma pahasına tekrar tekrar başa sarıp dinlemiştim şarkıyı.

★★★

O dizeler bana çocukluk yıllarımın en önemli sorunlarından birini anımsamıştı.

Ciddi bir sosyalleşme sorunum vardı. Başkalarına selam vermek dahi zordu benim için.

Birilerine, hele hele yaşlılara, selam vermem, bir şey söylemem gerektiğinde, utanır, başımı öne eğer, yutkunur, görünmez olmayı dilerdim.

Karşımdaki bir şey demeden ağzımı dahi açamazdım. Kurduğum diyaloglar, sorulan sorulara verdiğim kısa yanıtlardan ibaretti.

O kadar çekingen ve asosyaldim ki çarşıya çıktığımda en çok duyduğum soru “Sen kimin oğlusun” olurdu.

Ali Rıza Dedem, bu sorunumu fark eden ilk insandı ve aşabilmem için çok çaba harcamıştı.

Beni Bayram namazlarına götürdüğünde, ibadet etmemden çok, cami avlusunda gencinden yaşlısına herkesle bayramlaşıp, “Bayramın mübarek olsun” diyebilmemi sağlamak istediğini sonradan anlamıştım.

“İnek sağan, ekmek pişiren kadınların yanından geçerken ‘bereketli olsun’ demelisin” demişti bir keresinde.

Dedeme göre, tırpan sallayan bir ırgatın, harman döven bir çiftçinin, duvar ören taş kıran bir ustanın yanından “Kolay gelsin” demeden geçilmezdi.

Birine ilk kez hem de tek başımayken “Bereketli olsun” dediğim günü dün gibi anımsarım.

8-9 yaşlarındaydım ve yaylada Şamama Nenem’e morvetlik (yardımcı çocuk) ediyordum. Nenem elime beyaz plastik bidonları tutuşturup yaklaşık bir kilometre uzaktaki güllü bulağa (kayaların arasından çıkan bir su gözesi) gitmemi, acele su getirmemi istemişti. Hızlı adımlarla yürümeye başladım. Biraz ileride yaşlı bir teyze yaylasının önündeki kocaman kayalara tuz döküyordu. İnekler ve yavruları hararetli bir şekilde o tuzu yalıyordu. Önlerinden geçmekten başka seçeneğim de yoktu. Yavaşlamıştım, elim ayağıma dolaşmıştı, soğuk terler döküyordum. “Beklesem o içeri gitse, sonra geçsem” diye dahi düşündüm. Ancak bir an önce güllü bulağa varıp su getirmem gerekiyordu. Cesaretimi topladım, ürkek adımlarla yürümeye başladım. Tam yaşlı kadının hizasında “Bereketli olsun hala” dedim ve hızla koşmaya başladım.

Benim için dönüm noktasıydı o an.

O günden sonra “Bereketli olsun”, “kolay gelsin”, “Bayramınız mübarek olsun” cümlelerini yekten kurmaktan büyük zevk aldım.

★★★

Kars’a vardığımda ilk işim, şarkıda alıntı yapılan Hasan Hüseyin Korkmazgil şiirinin tamamını bulmak ve doya doya okumak ve şu dizelerin altını özellikle çizmek olmuştu:

“Girmemişsen koluna bir yıkılmışın
Yalanla da olsa avutmamışsan umutsuzu
Su diyene bir avuç su
Bir yaralı parmağa işememişsen
Kolay gelsin dememişsen taş kıranlara
Günaydınsız bırakmışsan bahçe bezeyenleri
Eğilip koklamamışsan çitten gülen çiçeği
Bayram bayram donanmamışsan
Sevinciyle dostlarının
Acısını dostlarının
Yüreğinde duymamışsan
Kapı kapı dolaşmamışsan iş dilenerek
İşsizliğe düşmemişsen hakkım dedikçe
Ve bayraklı pankartlı yürüyüşlere
Halaylı horonlu grev şenliklerine
Katılmayı aşk gibi duymamışsan şuranda
Ağrın ağrım
Acın acım
Dememişsen insan kardeşlerine
Ve dilinin en görkemli
Ve dilinin bando-davul sövgülerini
Sıralayıp sallamamışsan deyyuslar saltanatına
Hangi yaşta olursan ol
Kardeşim
Kaptırıp gönlünü sevda fırtınasına
Evin yolunu şaşırmamışsan
SENDE İŞ YOK BE KARDEŞİM


Sen artık hapı yutmuşsun
Borçlusun sen ağaçlara kuşlara
Borçlusun sen trenlere otobüslere
Yağan kara esen yele borçlusun
Borçlusun sen her şeye
Gözdeki ışıltıya
Alındaki çizgiye
Eldeki şaşkınlığa
Borçlusun her şeye
Kardeşim
Yaşamın kendisine”


★★★

Sadece yaşamın kendisine borçlu olduğumuz, başkalarına “Kolay gelsin”, “Bereketli olsun” diyebildiğimiz, insanların mutlulukları kadar acılarını da paylaşabildiğimiz nice mutlu, huzurlu ve sağlıklı bayramlar diliyorum.