Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, geçen çarşamba günü “AK Parti Genel Başkanı” şapkasıyla kürsüdeydi. Partisinin TBMM Grubu’na sesleniyordu.

Şöyle bir ifade kullandı:

“Ecevit döneminde o daktilolar neden atıldı? O işsizler ordusu niçin vardı acaba? Bunun muhasebesini yap. Sana yakışır.”

Erdoğan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na sesleniyordu.

Herkes Erdoğan’ın “daktilo” derken “yazar kasa”yı kastettiğini hemen anlamıştı.

Zira Ahmet Çakmak isimli bir esnaf, 2001’de dönemin Başbakanı Bülent Ecevit (DSP) ile yardımcıları Mesut Yılmaz (ANAP) ve Devlet Bahçeli’den (MHP) oluşan koalisyon hükümetini protesto etmek için yazar kasasını Başbakanlık merdivenlerinde Ecevit’in önüne atmıştı.

2019’a gazetecilere verdiği bir röportajda eylemden sonra elini öptüğü Ecevit’in kendisine iş konusunda yardımcı olduğunu açıklamıştı Ahmet Çakmak.

Yaptığı eylem konusundaki pişmanlığı da şu sözlerinden belliydi:

“Şu an Ecevit’i andığım zaman tüylerim diken diken oluyor, gözlerim buğulanıyor. Tüm samimiyetimle söylüyorum Ecevit’i özledim, en az 20 defa da mezarını ziyaret ettim.”

★★★

“Daktilo” sözcüğünü duyup yazar kasa eylemini anımsayınca, Türkiye siyasetinin kısa bir özeti film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti.

Önce “ne günlerdi” diye iç geçirdim.

2001 krizi, herkes gibi esnafın da üzerinden silindir gibi geçmişti.

Esnafların temsilcisi olan Ankara Ticaret Odası (ATO) o günlerde açıklama üzerine açıklama yapıyordu. ATO yetkilileri esnafı tek bir çağrıyla sokağa dökebiliyordu. Tandoğan Meydanı’ndaki esnaf mitingindeki görüntüleri hatırlayanınız var mı?

ATO’nun ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) hükümet karşıtı eylemleri körüklemesi o kadar net bir şekilde görülüyordu ki o günlerde Murat Belge, Serdar Turgut, Yıldırım Türker ve Ece Temelkuran gibi yazarlar dahi esnaf eylemleriyle ilgili yazılarında rant kavgasından, provokasyonlardan söz edip kuşkularını dile getiriyordu.

Sonra “nerelere geldik” dememe neden olan bir olayı anımsadım:

2018’de bir yemekteydik. Ev sahibi, 2001’de ATO’da yönetici olan ve esnaf eylemlerini bizzat yönlendiren bir iş insanıydı. Konu döndü dolaştı 2018’de derinleşmeye başlayan ekonomik kriz ve esnafın yaşadığı sorunlara geldi.

Gazeteci büyüğümüz Erdal Sağlam ev sahibine döndü ve şöyle seslendi:

“2001’de kaplan gibiydiniz. Esnafa Başbakan’ın önüne kasa attırıyordunuz. Tandoğan’da miting yaptırıyordunuz. Esnaf darda ama şimdi sesiniz soluğunuz çıkmıyor.”

Eski ATO yöneticisinin yüzüne baktım. Bir süre sessiz kaldı ve “Nerdeee... Şimdi başını çıkaranı eziyorlar. Maliye kapıya dayanıyor. Belediye dükkanın önünü kazıyor. Her türlü zorluğu çıkarıyorlar” dedi.

Tarif edilen hal ağlanacak bir haldi ama biz nedense gülüştük.

★★★

Esnaf bugün de zor günler yaşıyor. Ekonomik darboğaz yetmiyormuş gibi salgın önlemleri tuz biber oluyor. Dolar kuru bugün de almış başını gitmiş. Kepenkler kapanmış, faturalar ve kredi borçları esnafın belini bükmüş.

Buna karşın ATO ve TOBB dilini yutmuş. Merdivenlerinde oturup Başbakan ile bakanların gelişini beklediğimiz, esnafın elini kolunu sallayarak gelip yazar kasa attığı Başbakanlık da tarih olmuş.

Onun yerine geçen Cumhurbaşkanlığı, yüksek duvarlarla çevrilmiş, bırakın önünde eylem yapmayı, yanından bile geçilemez olmuş.

Esnaf ancak Konya’daki gibi masasını sandalyesini dükkan önünde yakarak eylem yapabiliyor. Bazıları zorluklara, karşılıksız çeklere, ödenemeyen kredilere dayanamayıp canına kıyıyor.

Yine de seslerini duyuramıyorlar.

Zira, birkaç TV kanalı, gazete ve internet sitesi dışında medyanın çoğunluğu bu konuda kör, sağır, dilsiz.

Çünkü gazeteciler daktilo zamanlarından dijital çağa geçse de gazetecilik daktilo zamanlarının gerisinde bugün.

O yüzden adı yanlışlıkla söylense de “daktilo” deyip geçmeyin.