Son dört yıl çetin muharebelerle, müzakerelerle geçmişti. Çanakkale Destanı, İstanbul’u işgalden kurtaramamıştı. Anadolu işgalcilerce paylaşılıyor, yağmalanıyordu.

Mustafa Kemal Paşa, arkadaşlarıyla birlikte bir çıkış aramakta, Anadolu’da işgalcilere karşı bir direniş örgütlemekteydi. İşgalcilerle iş tutan Sultan Vahdettin’le görüşme talep etti. Kendisine 15 Mayıs 1919 gününde Vahdettin’in Cuma selamlığından sonrası için randevu verildi.

★★★

Vahdettin, Yıldız Sarayı’nda küçük bir salonu uygun görmüştü. Paşa, o anı şöyle tasvir ediyor:

“Vahdettin’le adeta diz dize denecek kadar yakın oturduk. Sağında, dirseğini dayamış olduğu bir masa ve üstünde bir kitap var. Salonun Boğaziçi’ne doğru açılan penceresinden gördüğümüz manzara şu: Birbirine paralel hatlar üzerinde düşman zırhlılar! Bordalarındaki toplar sanki Yıldız Sarayı’na doğrulmuş! (Falih Rıfkı Atay, Çankaya)”

Mustafa Kemal, yıllar sonra ABD’nin Ankara Büyükelçisi C.H. Sherrill’e o görüşmeyi kroki çizerek anlatmıştı:

“Odaya girdiğim zaman, sultan şurada bir masanın yanında oturuyordu (krokide Vahdettin’in oturduğu yeri kırmızı kalemle işaretlemişti). Ben burada idim (kendi yerini de mavi kalemle nokta şeklinde göstermişti). Bir pencere vardı (pencerenin olduğu yere P harfi koymuştu). Sultan benimle konuşurken durmadan pencereden dışarı bakıyordu. (C.H. Sherrill, Mustafa Kemal’in Bana Anlattıkları). ”

Vahdettin, kendisini sessizce dinleyen Mustafa Kemal’e önce “Paşa paşa şimdiye dek devlete çok hizmet ettin” demişti. Ancak devamında “Bunları unutun” diyerek ilginç bir çıkış yapmıştı: “Asıl şimdi yapacağınız hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa, devleti kurtarabilirsin!”

Hayatını savaş meydanlarında geçirmiş, onlarca muharebe planlamış, strateji dehası Mustafa Kemal, başta bu sözler için hayret etti ama yine de inandırıcı bulmadı. Zira Vahdettin’i çok iyi tanıyordu. O anki duygularını şöyle anlatıyordu:

“Çok iyi anladığım, veliahtlığında, padişahlığında bütün his ve fikirlerini, temayüllerini, sahtekarlıklarını tanıdığım adamdan nasıl yüksek ve asil bir hareket bekleyebilirdim? Memleketi kurtarmak lazımdır, istersem bunu yapabilirmişim. Nasıl hemen hüküm veririm: Vahdettin demek istiyordu ki hiçbir kuvvetimiz yoktur. Tek dayanağımız İstanbul’a hakim olanların siyasetine uymaktır. Benim memuriyetim onların şikayet ettikleri meseleleri halletmektir. Eğer onları inandırabilirsem ve bu siyasete karşı gelen Türkleri yola getirirsem Vahdettin’in arzularını yerine getirmiş olacaktım. (F.R.Atay, Çankaya)”

Vahdettin’in Paşa’dan ordunun subay ve komutanlarından kendisine bir zarar gelmeyeceği konusunda teminat istemesi ve “Siz akıllı bir komutansınız. Arkadaşlarınızı aydınlatmak ve teskin edeceğinizden eminim (F.R.Atay, Çankaya). demesi, o düşünceleri doğrular nitelikteydi. Vahdettin’le o son görüşme, Mustafa Kemal Paşa için “artık işin başa düştüğünün” de kanıtıydı.

★★★

16 Mayıs’ta Anadolu’ya geçmek için yola çıkacaktı. 1878 yılında İskoçya’da inşa edilen, sonradan adı Bandırma olan 41 yaşındaki vapur, Kız Kulesi açıklarında bekliyordu. Bahriye Nazırı Mehmet Rauf Bey,  Şişli’deki evin kapısında bekliyordu. “Gitme Kemal, Aldığım bilgiye göre bineceğin vapuru Karadeniz’de batıracaklar” dedi. Yaveri Cevat Abbas Gürer’e göre, biraz düşündükten sonra şöyle dedi Paşa: “Rauf, ben gideceğim. Senin de başın sıkışınca hemen bana katıl (Turgut Gürer, Cepheden Meclis’e Büyük Önder ile 24 Yıl).”

Zübeyde Hanım’ın elini öptü, evdekilerle vedalaştı. Rauf Orbay’la birlikte aynı otomobilde Tophane rıhtımına doğru ilerlediler. Mehmet Rauf Bey’in söyledikleri Mustafa Kemal’i endişelendirmişti ama yıldırmamıştı.

Talaslı İsmail Hakkı Kaptan’ın yönetimindeki Bandırma Vapuru, düşman gemilerinin arasından kıvrıla kıvrıla Karadeniz’e çıktı. Fırtınalı bir yolculuktu. 27 yıllık kaptan, İngilizler tarafından batırılma kaygısıyla kıyıdan kıyıdan ilerleyerek 19 Mayıs 1919 şafağında Samsun’a ulaştı.



★★★

O yolculukta bulunanlardan biri olan Hüsrev Gerede şu notu almıştı: “İşte bugün Kurtuluş Savaşı ve devrimin başlangıcıdır.(Sami Ünal, Hüsrev Gerede’nin Anıları)”

O gün İstanbul teslim olmuştu ama Anadolu’nun bağımsızlık savaşı yeni başlamıştı.

Samsun’a ayak basan genç Tuğgeneral Mustafa Kemal ve arkadaşlarının o gün yaktığı bağımsızlık ateşi Amasya’da, Erzurum’da, Sivas’ta, Ankara’da büyüdü, Sakarya’da Kocatepe’de Dumlupınar’da, İnönü’de kanla karıştı ve yaklaşık dört buçuk yıl sonra Cumhuriyet’in kurulmasıyla Anadolu’ya kök saldı.

19 Mayıs sadece Türkiye’nin değil, Atatürk’ün de doğum günüdür.

Doğum günün kutlu olsun Türkiye!

Doğum günün kutlu olsun Atatürk!