9 Kasım 2021 Salı gününü Ardahan’da geçirdim.

Türkiye’nin serhat şehri Ardahan, kasım normallerinin aksine sıcak ve güneşliydi.

İnsanların sıcaklığı da eklenince, bizim açımızdan muhteşem bir gündü.

Geliş amacım Ardahan Üniversitesi akademik yılı açılışı ve TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’na fahri doktora tevdi törenine katılmaktı.

Ardahan Üniversitesi kampüsünü çok beğendim.

Büyük kentlerdeki apartman üniversitelerini ve Anadolu’daki tabela üniversitelerini düşününce Ardahan Üniversitesi’nin Türkiye’nin en iyi kampüs üniversitelerinden biri olacağını söyleyebilirim.

★★★

80’lerde üniversite okumak için 16 yaşında Ankara’ya göç etmiş biri olarak Ardahan’ın şimdiki gençlerine imrendim. İnsanın ilkokuldan yüksek öğrenim sonuna dek doğduğu kentte okuyabilmesi, doğduğu kentte doyabilmesi bulunmaz bir fırsat olsa gerek.

Törenin açılış konuşmasını öğrenciler adına 2001 doğumlu Gamze Bulğa yaptı. Akıcı, kendinden emin konuşmasıyla pırıl pırıl parlayan Gamze, yaşadığı kentte bir üniversite olmasının yarattığı fırsatın farkında olduğunu da gösterdi.

Ardından Rektör Prof. Mehmet Biber çıktı kürsüye.

Prof. Biber, üniversitenin kurulduğu 2008’den bu yana kat ettiği mesafeyi anlattı. Ardahan Üniversitesi’nin 13 yılda elde ettiği mesafe övgüye değerdi.

Vali Hüseyin Öner de konuşmasında gençlere çok önemli öğütlerde bulundu, birleştirici bir konuşma yaptı. Bugünlerde yöneticilerin bu tür konuşmalar yapması umut veriyor.

Tören Ulu Önder Atatürk’ün ölüm yıldönümü olan 10 Kasım’dan bir gün önce yapılıyordu. Konuşmacıların, en azından Atatürk’ün adını anmasını ummuştum.

Hey hat!

Atatürk’ü anmadıkları gibi, üçü birden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı övmeyi tercih etti.

Atatürk’ü “Hoşgelişler ola, Mustafa Kemal Paşa” diye türkü yakarak karşılayan bir kentte karşılaştığım bu manzara benim açımdan gerçekten üzücüydü.

★★★

Neyse ki Rifat Hisarcıklıoğlu da konuşmacılar arasındaydı ve muhteşem bir “girişimcilik” dersiyle biz dinleyicilere teselli oldu.

Hisarcıklıoğlu öğütlerini şöyle sıraladı:

- Hayaliniz olmalı önce!

- Sermayeniz yenilikçiliktir, fikirdir, icattır.

- Hayal varsa, yenilikçi fikirler varsa sıra hedef koymaktadır, hedefiniz olmalı!

- Cesaret ilk adım için şarttır. Asla pes etme!

- Bir takımınız olmalı.

- İşe başladınız artık. Şimdi sıra ilkelerde. İlkelerinizi belirleyin!

Hisarcıklıoğlu’nu dinlerken, benim aklım hâlâ önceki üç konuşmacının da Atatürk’ü unutmasındaydı. Çok üzgündüm. Çünkü “Yeni Türkiye”nin üniversite öğrencileri, üniversite ve il yöneticileri Tayyip Erdoğan’a bağlılıklarını yeterli görüyor ama ülkeyi kuran ve gençliğe emanet eden Ulu Önder Atatürk’ü ölüm yıldönümüne bir gün kala dahi anmıyordu.

Ben bu düşünceyle hayıflanırken, Hisarcıklıoğlu sözü öyle bir şekilde Kurtuluş Savaşı’na ve Atatürk’e bağladı ki ayakta alkışlayasım geldi.

Konuşmanın o anına dek bir iş insanının girişimci adaylarına verdiği öğütlerin, aslında hayatın her alanında geçerli olduğunu fark ettim ve “en büyük girişimcinin” Atatürk olduğunu düşündüm.

★★★

Atatürk, kendi tabiriyle, “uçurumun kenarındaki yıkık bir ülkeden”, dünyanın sayılı ülkeleri arasına giren bir cumhuriyet kurmuştu.

- Önce hayal kurdu.

- Sermayesi, içindeki özgürlük ateşi ve ülkenin geleceğine dair fikirleriydi.

- Hayalini gerçekleştirecek, fikrini hayata getirecek bir hedef koydu: Bağımsız bir yurt ve yurttaşların müreffeh bir şekilde yaşadığı bir Cumhuriyet.

- Bu hedefi gerçekleştirecek cesarete de sahipti. Önüne çıkarmadık engel bırakmadılar ama asla pes etmedi.

- Silah arkadaşlarını ikna etti. Bağımsızlığa inanmış koca yürekli insanlarla dolu bir ordu kurdu.

- İlkelerini belirledi ve harekete geçti.

Bugün bağımsız bir yurtta, “dosta güven düşmana korku salan” bir ülke isek onu o “en büyük girişimcinin” hayallerine, fikrine, hedefine, cesaretine, ekibine ve ilkelerine borçluyuz.

★★★

Ulu Önder Atatürk, aramızdan ayrılalı 83 yıl olmuş. Hâlâ fotoğraflarına bakıp, videolarını izleyip “ne karizmatik, ne vizyoner adammış” diyoruz.

98 yıl önce kurduğu Cumhuriyet hâlâ ayakta ve Cumhuriyeti emanet ettiği genç nesiller iktidarın bütün olumsuz çabalarına rağmen Atatürk’e ve ilkelerine canı gönülden bağlılar.

Bu durumun beslediği “umut” da bize yeter!