2021 yılının ilk gününe telefonumu açar açmaz gördüğüm ilk mesaj “Elektrik ve doğalgaza zam” haberini içeriyordu.

“Ne güzel bir başlangıç” dedim.

Kışa girerken hem de...

İlgili haberin altında, benzer haberleri bir arada gösteren algoritma sayesinde diğer zam haberleri de vardı.

Köprü ve otoyollara gelen zamanlara baktım. “Allah’tan Ankara’da yaşıyorum” diye teselli ettim kendimi. Düşünsenize İstanbul’da bir kıtadan diğerine geçenler, üçüncü köprüyü kullanırlarsa 27.5, diğer iki köprüyü kullanırlarsa 13,5 lira ödemek zorunda kalacaklar. Avrasya tünelinin ve Osmangazi Köprüsü’nün fiyatları gerçekten dudak uçuklatıcı cinsten.

Zamlar bununla da sınırlı değildi. Devlet vergi ve ceza alacaklarına yüzde 9.11 zam yapmış. Motor hacmi 1300 cc ile 1600 cc arasında olan otomobillerin Motorlu Taşıt Vergisi miktarı bin 678’den bin 830 liraya yükselmiş. Tam 152 lira artmış.

Emlak vergisi yüzde 4.55 artmış. Ehliyet harcı 752 liradan 820 liraya çıkmış. Yeni yılın ilk gününden itibaren trafik cezaları, mahkeme harçları da aynı oranlarda zamlanmış.

★★★

Hizmet sektörünün en önemli ayağı olan restoran ve kafelerin kapanmasıyla 2 milyona yakın insanın işsiz kaldığı, esnafın kepenk kapatmak zorunda kaldığı, insanların zam almak bir yana gelir kaybına uğradığı, hayat pahalılığı nedeniyle ezildiği bir ortamda her türlü zam miktarından bağımsız bir şekilde ezici olabiliyor.

Zor durumdaki vatandaşlardan her gün aldığımız yardım çığlığı gibi binlerce mesaj, bunun en belirgin göstergesi olsa gerek.

Korona salgınının yarattığı trajedilere ve belirsizlikler de cabası.

Peki böyle bir ortamda biz ne konuşuyoruz?

Fikri Sağlar’ın türbanlı hakim karşısına gittiğinde yaşayacağı hissiyatı. Ne diyor Sayın Sağlar?

“Türbanlı hakim karşısına gittiğimde adaleti savunacağı konusunda kuşkum var. Bazıları militanca ve ideolojik takıyor.”

Fikri Sağlar böyle düşünebilir, bu düşüncesini ifade edebilir. Bazı insanlar Fikri Sağlar’ın bu düşüncesine destek verebilir. Bazıları ise bu düşünceye karşı çıkabilir. Ancak hiç kimsenin bu düşüncesinden dolayı Fikri Sağlar’ı linç etmeye hakkı yoktur.

Ben şahsen Sayın Sağlar’a katılmıyorum.

Kılık kıyafet meselesinin Türkiye’nin sorunu olmaktan çıktığına inanıyorum. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan aksini iddia etse de sorunun çözülmesinde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun sağduyulu yaklaşımının büyük rolü olmuştur.

Diğer taraftan, yargıda temel mesele savcıların yargıçların kılık kıyafeti değil, hukuk devletine ve demokrasiye bağlılığı meselesidir.

Son dönemlerde Türkiye’de hukuk adına, adalet adına tartışma konusu olan, hukuk devleti ilkeleriyle çelişen iddianamelerin, kararların neredeyse tamamının altında Fikri Sağlar gibi giyinen erkek yargıçlar var.

Salgınla mücadelede, ekonomide, dış politikada çok ciddi sorunlarla boğuşan, bu sorunlar yüzünden oy kaybeden Cumhurbaşkanı Erdoğan sizce Sağlar’ın sözlerini duyduğunda ne hissetmiştir?

Gösterdiği tepkiden, fırsata çevirmesinden anlaşılıyor ki pek de memnun kalmıştır. Çünkü bu tür tartışmaların kendi tabanını konsolide edeceğini, DEVA Partisi’ne, Gelecek Partisi’ne giden oyları tutmasını sağlayacağını gayet iyi biliyor.

Fikri Sağlar farkında mı bilmiyorum ama açıklamaları Erdoğan’a kendisi planlasa yaratamayacağı bir fırsat yaratmıştır.

Ayasofya meselesi


SÖZCÜ’nün 1 Ocak 2021 nüshasında 2021’in en önemli olaylarından bir seçki vardı. Ne yazık ki bu olayların bir çoğu olumsuzdu, hatta salgın, deprem ve çığ gibi afet boyutlarındaydı. Haliyle editör arkadaşlarımız manşette 2021’in torbasından felaket ve gözyaşı çıktığına dair bir tespite yer vermişti.

Manşetin altında ise 12 kutucukta 12 ayın en önemli olayları yer alıyordu. Temmuz ayında en önemli olay Ayasofya’nın ibadete açılması olarak gösterilmişti. Tıpkı Mayıs’ta “Milyonların 19 Mayıs’ı balkonlardan kutlaması”, Haziran’da “salgınla mücadelede yeni normale geçiş”, Kasım’da “aşının devreye girmesi” olduğu gibi.

Her fırsatta SÖZCÜ’yü hedef tahtasına koymak isteyenler hemen harekete geçti. “Sözcü Ayasofya’nın açılmasını felaket olarak gösterdi” yorumu yapıldı.

Belli ki SÖZCÜ editörleri meramlarını doğru anlatamamıştı.

Türkiye’de olduğu gibi SÖZCÜ ailesinde de Ayasofya’nın ibadete açılmasını eleştirenler elbette vardır. Ancak bunu bir “felaket” olarak gören yoktur.

Diğer yorumlar zorlama ve niyet okumadan ibarettir.