Ekonomistler “sonuçları ağır olur” diye uyardı, dinlemediler.

Gazeteciler, herkesin anlayacağı dilde “faiz indirilirse döviz fırlar, döviz fırlarsa maliyetlere ve fiyatlara yansır” diye yazdı, dinlemediler.

Siyasetçiler, eleştiri dozunu artırarak, hatta üslubu sertleştirerek “yapmayın” diye seslendi, dinlemediler.

21 Ekim sabahı insanlar “MB faizi sabit tutar” ya da “en fazla 0.5 baz puan düşürürler” gibi tahminler yürütürken, Merkez Bankası faizi iki baz puan daha düşürdü.

(Merkez Bankası faizi daha önce bir puan indirmişti ve piyasalar o indirime dahi sert karşılık vermişti.)

Sadece biz, sıradan vatandaşlar değil, hayatlarını iktisat bilimine adamış yerli ve yabancı uzmanlar dahi bu karar karşısında şok oldu ama asıl büyük şoku piyasalara bakınca yaşadık.

Yazıyı yazdığım saatlerde dolar kuru 9.61’di.

★★★

“Bile bile lades” sözü herhalde tam da bu durumu anlatıyordur.

Merak ettim Merkez Bankası’nın sitesinden 19 Mart 2021 Cuma gününün dolar kuruna baktım. Bir dolar 7.29 liraydı.

Sonra 22 Mart 2021 Pazartesi gününün dolar kuruna baktım. O da 7.90 liraydı.

Neden bu iki tarihe baktım biliyor musunuz? Çünkü 19 Mart’ı 20 Mart’a bağlayan gece Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal görevden alınmış, yerine de Şahap Kavcıoğlu getirilmişti. Cumartesi ve pazar günleri piyasalar kapalı olduğu için bu görev değişikliğinin etkisini pazartesi günü görmüştük.

Şimdi 9.61’den 7.29’u çıkaralım: 2.32 lira.

İnanabiliyor musunuz?

Kavcıoğlu göreve geldiğinde cebimizdeki 100 lira 13.7 dolarken, dün 10.40 dolara düşmüştü.

Yani Türk Lirası, Kavcıoğlu’nun görevde olduğu 217 günde yaklaşık yüzde 32 değer kaybetti.

Yani cebimizdeki paranın üçte biri durduk yerde eridi.

★★★

Hal böyleyken iktidar mensupları ve destekçileri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile MB Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun attığı bu adımlara mantıklı bir kılıf bulmaya çalışıyor.

Kimileri “Reis’in bir bildiği vardır” diye gizem yaratıyor.

Kimileri “Faizi düşürmek iyi bir şeydir. İş dünyasını rahatlatır” diye atılan adımı savunmaya çalışıyor.

Kimileri “Düşük faiz, maliyeti düşük kaynak demektir, üretimi ve ihracatı artırarak uzun vadede kârlı çıkacağız” diye umut aşılamaya çalışıyor.

Ancak kimse “Kardeşim, cebimizdeki para eriyor. Dolar arttıkça maliyetler ve fiyatlar artıyor” eleştirisine doğru dürüst yanıt veremiyor.

AK Partililer özel sohbetlerde “niye böyle yapıyorlar anlamıyorum” tarzı cümleler kuruyor.

IMF toplantıları için gittiği ABD’de pek de hoş bir manzarayla karşılaşmayan ülkenin Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, partililerle, iş dünyasıyla özel sohbetlerinde faiz indirimlerinin işlerini zorlaştırdığını, ellerinin kollarının bağlandığını anlatıyor ama söz konusu olan kamuoyunu aydınlatmak olunca sessizliğini koruyor.

Belki de Naci Ağbal ve görevden alınan diğer MB yöneticilerinin başına gelenlerin kendi başına gelmesinden çekiniyor.

★★★

Ülkede ekonominin hali böyleyken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı’na talimat verdiğini açıklayarak, Kavala davasıyla ilgili ortak açıklama yapan Kanada, Fransa, Finlandiya, Danimarka, Almanya, Hollanda, Yeni Zelanda, Norveç, İsveç ve Amerika Birleşik Devletleri büyükelçilerinin “persona non grata - istenmeyen insan-” ilan edilip sınır dışı edilebileceğini ima etti.

Tamam, büyükelçilerin yaptığı hadsizlikti ama yaptıkları işin kendi başkentlerinin onayıyla, hatta belki de talebiyle olmadığını söyleyebilir miyiz?

Elbette söyleyemeyiz!

O halde o büyükelçileri “istenmeyen insan” ilan etmek o 10 ülkeyle büyük bir diplomatik krizi göze almak demektir.

Karşılığında o 10 ülkenin Türkiye’nin büyükelçilerini geri gönderdiğini, diplomatik ilişkilerin tamamen koptuğunu bir düşünün.

O ülkelerle böyle büyük diplomatik krizler yaşamanın piyasaları nasıl etkileyeceğini görmek için iktisatçı olmaya gerek var mı?

★★★

Memleketin en önemli sorunu, bu fantastik kararları alanların safında, kendilerine gerçekleri söyleyecek insanların kalmamasıdır.

Mesela, Lütfi Elvan ya da AK Parti’nin ekonomi uzmanları Numan Kurtulmuş, Cevdet Yılmaz, Nurettin Canikli faiz indiriminin sonuçları konusunda gerçek düşüncelerini Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a söyleyebilmiş midir?

(Ya da) Sizce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, büyükelçilerle ilgili o talimat karşısında “Efendim gerekli açıklamaları yaptık, bakanlığa çağırıp uyardık, istenmeyen adam ilan edersek o ülkelerle büyük kriz yaşarız” diyebilmiş midir?

Görünen köy kılavuz istemez:

Ülkenin yönetim merkezi, böyle bir fantezi dünyasına dönmüşken, biz millet olarak ne yazık ki daha çok fatura öderiz.