Alirıza dedemin doğduğu, Türkiye’ye göç etmeden önce yaşadığı Mıragol Köyü, Kura Nehri’nin kıyısındaymış. Dedem öldükten yıllar sonra, anlattığı köyünü görmek için Gürcistan’a gitmiştim. Bizim ilçeye göç veren Havet ve Gulalis köyleri duruyordu ama Mıragol yerinde yoktu.

Sorup soruşturunca, köyün yukarıya bir yerlere taşındığını, adının değiştiğini anlattılar. Köyün kalıntılarının olduğu yere gittim. Bir kayanın üzerinde oturup Kura’ya baktım.

100 yıl önce köyün Terekeme sakinleri Türkiye’ye göç etmişti. Kalan Ermeniler de yakında bir köy kurmuştu. O noktada, kıyıda yaşayan insan kalmamıştı ama Kura Nehri bütün coşkusuyla akmaya devam ediyordu.

Kendi kendime “İnsanoğlu fani, asıl miras doğanın kendisidir” dedim Kura’ya bakarken.

★★★

Dedemler, yeni yurtlarını yine bir derenin kenarında kurmuştu. Çocukluğumun unutulmaz anlarıdır o derede yaptığımız göletlerde yüzmek. O dere buz tuttuğunda üzerinde paten yapmak, kızak kaymak.

O dereydi karnımızı doyuran. Hayvanlarımızı da tarlalarımızı da o derenin suyuyla sulardık. O derede balık avlardık. O derenin aşağısında kurulmuş taş değirmende öğütürdük unumuzu.

Birkaç yıl önce Erzurumlu bir nine HES’lerle mücadele ederken “800 yıldır bu dere buradan akıyor, biz de faydalanıyoruz. Derenin yatağını değiştiremezsiniz” dediğinde, dedelerimizin kıyısına yerleştiği dereleri düşündüm.

Kura’nın kenarında 100 yıl önce köy taşınmış, sakinleri göç etmiş, ama Kura Nehri yüz yıldır aynı yataktan akmaya devam ediyordu. Tıpkı Erzurumlu ninenin sözünü ettiği nehrin yüz yıllardır aynı yataktan akması gibi.

Her yaz Kars’a gittiğimde, çocukluk arkadaşlarımla toplaşır, aşağıdan yukarıya doğru ağ atar, kırmızı pullu alabalık yakalarız o derede. Karpuzumuzu, rakımızı o derenin suyunda soğuturuz. Bir ağaç gölgesi de bulduk mu değmeyin keyfimize...

★★★

Ne yazık ki herkes bizim kadar şanslı değil.

İnsanoğlunun para kazanma hırsının ve zekasının sınırları ne yazık ki doğanın sınırlarını aştı.

İnsanoğlu, gel zaman git zaman dev inşaatlarla derelerin yatağını da değiştirebileceğini, kimyasallarla topraktaki saklı madenleri ayıklayabileceğini anladı.

Bizim çıplak ayaklarımızla girmeye kıyamadığımız derelerin benzerlerine dozer paletleri girdi. Devasa kepçeler dağların, toprağın bağrını yardı, madenleri için.

Tıpkı Giresun’un Şebinkarahisar ilçesinde, Nesko Madencilik A.Ş.’nin yaptığı gibi.

19 Kasım 2021 günü topraktaki metali ayıklamak için kullanılan siyanürün biriktiği havuz patlamıştı. Siyanürlü atık, kendine yol aça aça nehre, oradan da Kılıçkaya Barajı’na ulaşmıştı. Korkunç bir manzaraydı ortaya çıkan. Şirkete ve yetkililere sorsanız “sızıntı”. Fotoğraflara baksanız, tam bir çevre felaketi.



Tıpkı Ayvalık’a bağlı Karaayıt köyüne 300 metre mesafedeki 11 yıllık Bilfer demir zenginleştirme tesisinin yaptığı gibi. Atık depolama alanı bir yıl içinde ikinci kez çöktü. Zehirli atıklar Dedetepe Deresi’ne karışıp Madra Barajı’na ulaştı.

Karadeniz’de, Ege’de, Marmara’da derelerin başına gelenleri anımsatmama gerek var mı?

★★★

Bizim dedelerimiz öldüğünde, belki Kura Nehri’ni değil ama Susuz Çayı’nı miras bırakmıştı bize. Biz, yani onların torunları ve bizim torunlarımız balık avlasın, tarlalarını ve hayvanlarını sulasın, buz tutunca paten kaysın diye...

Dilerim, biz de torunlarımıza aynı mirası
devredebiliriz.

Ancak, ne yazık ki Giresun Şebinkarahisar’da, Ayvalık Karaayıt’ta, Rize Fırtına Deresi’nde, İkizdere’de, Ordu’da, Kaz Dağları’nda, Çanakkale’de, Yatağan’da ve benzeri yerlerde büyüyen bazı çocuklar, dedelerinin o mirasından mahrum
kalacak.

O madenlerin sahipleri, o madenlere izin verenler, daha fazla para, daha fazla güç hırsından torunlarına balık avlanacak, gölet yapılacak, hayvanların ve tarlaların sulanacağı, taş değirmenlerinde un öğütecek dereler değil, siyanür ve bilumum zehirlerin karıştığı, canlı hayatın bittiği dere yatakları ve baraj gölleri bırakacaklar.

Bu tür kazaları önleyici tedbirleri almakla yükümlü bir bakanlığımız var. Üstelik adının yanına “İklik değişikliği” ifadesi eklendi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nı kastediyorum. Ne yazık ki Çevre Etki Değerlendirme raporlarını yok sayma bakanlığı oldu bu bakanlık. Ancak iş işten geçtikten sonra ceza kesiyor, kapatma kararı alıyor.

Sorarım size: O cezalar, kapatma kararları, zehir bulaşan o dereleri, zehirli suların dolduğu o barajlardaki balıkları geri getirecek mi?

Unutmayın beyler!

Kıydığınız sadece dereler, göller değil, torunlarınızdır.