19 Mart 2021 Cuma gününü 20 Mart 2021 Cumartesi gününe bağlayan gece iki önemli Cumhurbaşkanlığı kararı Resmi Gazete’de yayınlanmıştı.

Biri dört ay önce atanan Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın görevden alındığını, diğeri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğini söylüyordu.

Ben bile bu kıt ekonomi bilgimle 22 Mart 2021 Pazartesi günü piyasalar açıldığında finansal verilerin olumsuz olacağını tahmin ediyordum.

Zira beklenen oldu. Dolar fırladı, İstanbul Borsası (BİST) dibe vurdu.

Rezervleri bu kadar kıt, ekonomisi bu kadar bıçak sırtı giden bir ülkede, dört ay önce büyük patırtı kütürtüyle getirdiğiniz “güvenilir” bir ismi sırf faizleri arttırdı diye görevden aldığınızda ne yaşanacağını sanıyordunuz?

Albert Einstein’ın “her gün aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek deliliktir” dediği söylenir.

Önceki yıllarda onlarca olumsuz deneyim yaşandığı halde bu kadar kritik bir koltuğa oturan ismi bir gece yarısı değiştirip farklı ve olumlu bir sonuç beklemek nedir peki?

Şimdi çıkmışlar “Dış finansal saldırıya uğradık” diyorlar.

Kusura bakmayın ama ortada Türkiye ekonomisine yönelik bir finansal saldırı varsa bunun temel sorumlusunu dışarıda aramaya gerek var mı?

-Yapısal tedbirleri (bırakın zamanında almayı) hiç almayan,

-Merkez Bankası’nın bağımsızlığını ortadan kaldıran, 20 ayda üç başkan değiştiren,

-Rezervlerini eriten,

-Hazine garantili kamu özel işbirliği harcamalarını patlatan, geçilmeyen yollara/köprülere, inilmeyen havalimanlarına, yatılmayan hastanelere milyarlarca dolar ödeyen,

-Kamu İhale Kanunu’na onlarca istisna ekleyerek, 21/b dışında ihale yöntemi kullanmayan ve 1 liralık işi 3 liraya yaptıran,

-Temel ihtiyaç maddelerini dahi ithal ederek çiftçiyi komaya sokan,

-Kamu kaynaklarını har vurup harman savuran, ülkeyi makam aracı ve saray cennetine çeviren,

-Kötü bir dış politikayla döviz değişimi (Swap) yapacak ülke dahi bırakmayan,

-Faizi istediği zaman düşüren, istediği zaman çıkaran,

-TÜİK’e istediği veriyi açıklattıran,

-Yabancı doğrudan yatırımcıların en çok aradığı hukuk devleti ilkelerine aykırı onlarca icraata imza atan, Avrupa Birliği’nden, uluslararası kuruluşlardan uzaklaşan KİM?

Tabi ki SİZsiniz!

★★★

İnsan aklıyla dalga geçmeyin lütfen.

Türkiye ekonomisine yönelik bir finansal saldırı varsa, dışarı bakmak yerine aynaya bakın!

Unutmadan bir not daha:

2001 krizinde Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel 53 milyar lirasıyla (şimdiki parayla 53 bin lira) devalüasyondan iki gün önce (19 şubat 2001 günü) dolar alınca kıyamet kopmuştu.

Peki Perşembe ve Cuma günü normal zamanların üç katı kadar dolar satın alındığı doğru mu?

O dolarları kimler aldı?

Bu soruların yanıtları ortaya çıkınca da o “saldırının” kaynağı hakkında bir fikir sahibi olabiliriz.

Kabine değişikliği ekonomimizi kurtarır mı?


On gündür bir “kabine değişikliği” dedikodusu yapılıyor. En son AK Parti’nin medyayla ilişkilerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal’ın sözleri üzerinden “kabine değişiyor” haberleri yapıldı. Mahir Ünal her ne kadar “2023’e kadar” diye altını çizse de değişiklik yarın olacakmış gibi algılandı.

Gazeteci büyüğümüz Süreyya (Oral) Ağabey dün gönderdiği mesajda yazmıştı. Bir berber sürekli tıraş ettiği müşterilerinin cildine kesikler atıyormuş. Usturayı değiştirmiş olmamış, jileti değiştirmiş düzelmemiş, köpüğü değiştirmiş yine kesmiş. Dikkatli bir müşteri en sonunda sorunun kaynağını bulmuş: Berberin eli titriyormuş.

Şimdi bizim kabine değişikliği meselesi de berberin durumuna benziyor.

Merkez Bankası örneğinde gördük. Son 20 ayda Çetinkaya gitti Uysal geldi, Uysal gitti Ağbal geldi, Ağbal gitti Kavcıoğlu geldi.

Peki ne değişti?

Sorun başka bir nedenden kaynaklanıyor olabilir mi?