3 Mayıs 2021 Pazartesi günü İkizdere’de doğayı katleden iş adamı Mehmet Cengiz’e hemşehrisi bir köylü kadının mesajını aktarmıştım.

Aynı gün, Rizeli siyasetçi Mehmet Bekaroğlu’nun olay yerinde çektiği videoyu izledim. Bekaroğlu hem isyan hem pes ediyordu.

Çünkü, devletimiz, insanların salgın nedeniyle evlerine kapatıldığı bir günü fırsata çevirmiş, kestane ağaçlarını dozerlerle devirmeye, yan tarafta akan dereyi toprakla doldurmaya başlamıştı.



★★★

İş yerine gelip bilgisayarımı açınca yüzlerce elektronik posta aldım. Birçok okuyucum beni vicdansız insanları vicdanlı olmaya, gözlerini para hırsı kaplamış insanları parayı değil doğayı düşünmeye çağıracak kadar naif olmakla suçluyordu (Haklılardı da...).

Bazı okuyucularım ise “Mehmet Cengiz sadece bizim görmemizi istedikleri adres” diyordu. Belgeleri inceleyince gördüm ki gerçekten de öyle:

Bazalt taş ocağının sahibi meğer devletimizmiş. Ancak belgedeki iletişim adresi ise Cengiz Holding’miş.



Rizeli bir AK Partili siyasetçiyle konuştum. Kendisi İkizdere’de bizzat köylülerin şikayetlerini dinlemiş, Ankara’ya gelince devlete “başka yolu yok mu” diye sormuştu. Ben de “yok muymuş” diye sordum. Şöyle dedi:

“Deniz ancak bazalt kayalarla doldurulabiliyor. Dolgu malzemesinin erimemesi lazım. Maden Genel Müdürü ‘o kayalardan başka yerde yok’ diyor.”

Ben olsam o genel müdürü derhal kovardım. 783 bin 562 bin kilometrekarelik koca Türkiye’de cennet İkizdere dışında bazalt kaya bulamayan, şu güzelim yeşilin tıraşlanmasına vize veren adamın o koltukta ne işi var?

★★★

İsmini vermemi istemeyen bir okurum, yaşananların ABD’de bir Kızılderili şefinin ABD Başkanı’na gönderdiği mektubu anımsattığını yazmış.

Kastettiği Dwamish kabilesinin şefi Seatle’ın 1854’te kendilerinden toprak satın almak isteyen ABD Başkanı Pierce’a yanıt niteliğinde yaptığı konuşmanın kağıda dökülmüş haliydi.

Söz konusu mektup halihazırda ABD’de bir müzede sergileniyor ve  “Amerikan Vizyonu’nu oluşturan en önemli makaleler” arasında yer alıyor. Ayrıca, Birleşmiş Milletler de dahil bir çok kuruluş, o mektubu çevre bilinciyle ilgili en önemli eser olarak görüyor. Bu vesileyle ben de o mektubun bazı bölümlerini sizinle paylaşmak istedim:

“Gökyüzünü ve toprağın sıcaklığını nasıl alıp satabilirsiniz? Bu fikir bize garip geliyor (...) Şimdiye dek havanın temizliğini, suyun pırıltısını sahiplenmedik. Peki size nasıl satabiliriz? Parlayan her çam iğnesi, bütün kumlu sahiller, karanlık ormanların buğusu, çayırlar, vızıldayan sinekler kutsaldır ve halkımın anılarında ve deneyimlerindedir.”

“Beyaz adamın şehirlerinde bahar yapraklarının sesini, sinek kanatlarının kıpırtısını dinleyebileceğiniz yer yoktur. Whippoorwill kuşunun sevimli ağlamasının duyulmadığı, geceleri bir göletteki kurbağaların atışmasının dinlenemediği bir yerdeki nasıl bir yaşamdır?

Kızılderililer rüzgarın yumuşak sesini duymayı, gün ortası yağmurlarında arınmayı, çam fıstığı gibi kokmayı ister. Hava Kızılderili için kıymetlidir. Beyaz adam, aldığı havanın farkına bile varmaz.”

“Beyaz adam için, toprağın bir parçası diğeri ile aynıdır. O sadece geceleri bir hırsız gibi gelip, topraktan ihtiyacı olanı alıp giden bir yabancıdır. Beyaz adam aldıklarının kendinden parçalar olduğunun bilincinde değildir. Çünkü toprak beyaz adamın dostu değil, düşmanıdır. Dünya onun anası değil düşmanıdır. Onu yendikçe ilerlemeye devam eder.”

“Yatağınızı kirletmeyi sürdürürseniz, bir gece kendi atığınızda boğulursunuz. Bütün bizonlar öldürülürse, vahşi atların tümü ehlileştirilirse, ormanın gizli köşeleri insan kokusuyla dolarsa ve tepeler konuşan tellerle çevrilirse çalılıklar gider, kartallar gider...”

★★★

Rize köylüleri adına konuşan o dirayetli kadınlar, 135 yıl sonra bugün, Türkiye’de Şef Seattle’ın yerine geçmiş durumda. Mehmet Cengiz ve arkasındakiler ise İkizdere’yi isteyen “Beyaz Adam” olmuş.

Belki bu kez de Beyaz Adam kazanacak.

İkizdere’yi, savunmak için ortak açıklama yapan Rizeli siyasetçiler Bekaroğlu, Murat Karayalçın, Yaşar Okuyan, Alper Taş, Oktay Ekşi, İbrahim Tez, Halit Dumankaya, Prof. Mehmet Haberal, Prof. Yakup Kepenek, Ahmet Güryüz Ketenci, Sami Kumbasar, Metin Öney, Necdet Saruhan, Şadan Tuzcu gibi isimler bir kez daha devletin gücü karşısında pes edecek, yenilecek.

Ancak sonunda son sözü Rize’nin dereleri söyleyecek!