Bu aralar sıkça Anadolu’da seyahat ediyorum. Uzun yolculuklarda insan bol bol düşünme fırsatı buluyor. Dün Ankara’ya dönerken şunu fark ettim. Çok önemli erdemlerimizi kaybediyoruz.

MESELA “KÖY-KENT DAYANIŞMASI”

Geçmişte, köyden kente doğal ürünler giderdi. Kentten köye ise para. Adı konulmamış bir köy-kent dayanışması vardı. 2001 ekonomik krizinde kentlerde işsizlik hayat pahalılığı alıp başını gidince, köydeki akrabalar devreye girmişti. Anadolu’dan İzmir, Ankara ve İstanbul gibi illere giden otobüsler et, peynir, zeytin, bal, yağ gibi ürünlerin dolu olduğu çuvalları taşımıştı. Kuraklık gibi sorunların vurduğu köylüler için ise kentte çalışan akrabalar elini taşın altına sokmuştu.

Bu aralar ikisi de olmuyor ne yazık ki!

Zira hem kentli nüfus işsizliğin ve hayat pahalılığının pençesinde, hem köylü nüfus kuraklibi sorunlarla boğuşuyor. Sadece kuraklık mı? Hayat pahalılığı artık sadece kentlileri değil, köylüyü de derinden etkiliyor. Ekmeği fırından, yumurtayı ve sütü ucuzcu market zincirlerinden satın almak zorunda kalan köylü, kentteki akrabaya ne gönderebilir ki? Kentte işsiz kalan akraba, zor geçinirken köydeki akrabalara ne kadar para gönderebilir ki?

MESELA “ADALET DUYGUSU” VE “VİCDAN”

Ülkemizde sık sık “en önemli sorun nedir” anketleri yapılır. Bu aralar ekonomi (işsizlik, hayat pahalılığı vs.) hep birinci sırada çıkıyor. Bu koşullarda böyle çıkması gayet normal. İkinci sırada ne çıkıyor biliyor musunuz?

“Adalet.”

Belli ki adliye saraylarına yolu düşenler, çıkışta pek de adil bir sonuçla ayrıldıklarını düşünmüyorlar. Ne yazık ki “Adalet imkanı olana” algısı çok güçlenmiş.

Son örnek Iğdır’dan geldi. 18 yaşındaki Aleyna Ağgül ne yazık ki canına kıymış ve öncesinde “Ölümümden Gökhan Argın sorumludur” yazmış. Aleyna’nın başına gelenler, arkadaşı Göktürk Argın’la babası Gökhan Argın’ın kendisine yaptığı iddia edilen şeyler korkunç (buraya aktarmaya dilim varmadı). Bir düşünün, Aleyna nasıl acılar yaşadı ki ölmeyi seçti! Ancak Gökhan Argın da oğlu Göktürk de yargı kararıyla serbest kalmış. Bütün tepkilere rağmen hâlâ böyle kararların veriliyor olması, vicdanları da adalet duygusunu da yaralamış vaziyette.

MESELA “NEZAKET”

Kim ne derse desin, Anadolu insanının önemli erdemlerinden biri nezaketli olmaktır. Ne yazık ki siyasetin yarattığı aşırı kutuplaşma ve rekabet ortamı, nezaketsizliği de beraberinde getiriyor. Devletin zirvesinde görülen örnekler, toplumda da hızla yayılıyor.

Birçok örnek verebilirim ama Oğuzhan Asiltürk’ün cenaze namazında yaşananlar çok üzücüydü. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu’nun yanında saf tutmuştu. Birden ortalık hareketlendi. Kalabalıktan, gelenin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olduğu anlaşılıyordu. Erdoğan ve TBMM Başkanı Mustafa Şentop en önde saf tutmak istedi. Haliyle Kılıçdaroğlu gibi muhalefet liderleri ikinci sıraya gerilemek zorunda kaldı. Bu olurken korumaların neden olduğu itiş kakış gerçekten nezaketsizlik örneğiydi.

Korudukları iktidar gücünün kendisinden başka herkesi önemsiz, değersiz görmesinden güç alan o korumaların, ana muhalefet dahil, muhalefet liderlerine reva gördüğü muamele gerçekten rahatsız edici boyuttaydı.

MESELA “KÜLTÜR SANAT İKLİMİ”

2 Ekim günü Kartal Belediyesi’nin düzenlediği Kitap Fuarı kapsamında bir panele katıldım. Bir ilçe belediyesinin ilk kez düzenlediği bir kitap fuarına 70 yayın evinin katılması, 200 bine yakın insanın ziyaret etmesi, kentlerimizde bu konuda bir açlığın olduğunu gösteriyor.

Etkinlik öncesinde Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel’le konuşuyorduk. İlginç bir detaya dikkat çekti. Kentlerin hep mekânsal olarak dönüştürülmeye çalışıldığına işaret etti ve “Biz Kartal’ı aynı zamanda entelektüel olarak dönüştüreceğiz” dedi.

Aklıma Ankara’ya geldiğim yıllar geldi. Üniversite öğrencisi olarak kültür sanat etkinliklerine adeta yetişemiyorduk. Konserler, tiyatrolar, sinema festivalleri, kitap/sanat fuarları birbirini izliyordu. Eminim İzmir, İstanbul, Adana, Antalya, Bursa gibi kentlerde okuyanlar da aynı duyguyu yaşıyordu.

Türkiye ne yazık ki uzun bir süredir kültür sanat iklimi açısından da çoraklaştırıldı. Pandemi koşulları da bu çoraklaşmanın tuzu biberi oldu.

Yerel yönetimlerin, özellikle de CHP’li belediyelerin son zamanlarda bu alanda gösterdiği çabanın meyvesini vermesini, kentlerin kültür sanat açısından olumlu dönüşebilmesini umuyorum.

Bu, özellikle de genç nesil için çok önemli.

Aklımda daha çok “kaybettiğimiz” başlığı vardı ama yerim kalmadı. Eminim, geri kalanını da siz eklersiniz.