Koronayla geçen bir yıl boyunca tedavi gören vakaların devlete maliyetini merak ediyordum.

Ne yazık ki bu konuda elle tutulur bir araştırma yoktu.

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fehmi Tabak ve Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Simten Malhan’ın bu konuda bir araştırma yürüttüğünü öğrenince sonuçlarını öğrenmek istedim.

Önceki gün sanal ortamda yaptığımız görüşmede ilginç veriler dinledim.

İki akademisyenin öncülük ettiği çalışma Gilead isimli ilaç firmasının desteğiyle yapılmış. Araştırmada Mart 2020’den itibaren 11 ay boyunca devlet hastanelerinde ya da ayaktan tedavi gören 1056 hasta üzerinden elde edilen veriler, 12 aya uyarlanarak kullanılmış. Test, tanı, tedavi ve ilaç gibi direkt tıbbi maliyetler dikkate alınmış.

1056 hastanın yüzde 55’i erkek, yüzde 45’i kadınken, yüzde 15.4’ü yoğun bakımda yüzde 84.6’sı da serviste sağlık hizmeti almış.

İsterseniz önce doğrudan toplam rakamı paylaşayım: 3.7 milyar lira.

Yani koronavirüs nedeniyle tedavi gören toplam 2 milyon 477 bin 463 kişinin teşhis, tanı ve tedavi masrafları toplamda 3.7 milyar lira olmuş.

Şimdi gelelim diğer detaylara:

Tedavi sürecini hastaların yüzde 6’sı belirtisiz, yüzde 17’si hafif, yüzde 41’i orta ve yüzde 36’sı da şiddetli geçirmiş. Şiddetli geçiren üç hastadan yaklaşık biri yoğun bakımlık olmuş.

Bir korona hastası eğer ayaktan tedavi edilmişse devlete ortalama masrafı 405 lira olmuş. Ayaktan tedavi edilenlerin sayısı 2.22 milyon olduğundan toplam maliyet 900 milyon TL’yi bulmuş.

Yatarak tedavi edilen bir hastanın ortalama maliyeti ise 10 bin 4 lira olmuş. 253 bin 118 kişi için de toplam maliyet 2.5 milyar lirayı bulmuş.

Bir de hipertansiyon, diyabet, astım, iskemik kalp rahatsızlığı ve kanser gibi eşlik eden hastalıkların maliyeti olmuş. Tedavi gören hastaların yüzde 43’ünün eşlik eden bir hastalığı varmış ve onların tedavi maliyeti 1.42 kat fazla olmuş.

Araştırma sırasında başka verilere de ulaşılmış.

Örneğin hastaların ortalama tedavi süresi 9.1 gün olmuş.

Kadınlarda bu süre 8.5 gün olurken erkeklerde 9.6 güne çıkmış.

Bu verinin, genel olarak konuşulduğu gibi, kadınların koronavirüse karşı hem bulaşta hem tedavide daha dirençli ve başarılı olduğunu da gösterdiğini düşünüyorum.

İlginç olan bir detay da şu: Hastalığın hafif şiddette seyrettiği bir kişi ile ağır şiddette seyrettiği bir kişinin tedavi süreleri arasındaki fark sadece üç gün.

Tedavi süresinin en uzun olduğu hastalar yoğun bakım ve yoğun bakımda oksijen ihtiyacı olan hastalar olmuş.

Prof. Dr. Malhan ve Prof. Dr. Tabak’ın titizlikle çalıştığı araştırma, sadece Türkiye’de değil dünyada da ilk kez yapılmış.

Ne yalan söyleyeyim, 3,7 milyar rakamını duyduğumda şaşırdım. Çünkü ben daha yüksek bir maliyet bekliyordum.

“Neden düşük buldun” derseniz şu karşılaştırmayı yapmak isterim:

Ülkemizde yaklaşık 7 milyon şeker hastası varmış ve onlar için bir yılda yapılan teşhis, tanı, tedavi ve ilaç harcaması 17 milyar lira.

Sorunca 3.7 milyar liralık toplam maliyete, virüs olup olmadığını tespit etmek için kullanılan PCR testleri, yeni hastane yatırımları, personelin fazla mesai giderleri ve aşı maliyetleri eklenmediğini öğrendim.

Bir de işin ekonomimize yansımaları var. Salgın kısıtlamalarının neden olduğu iş kayıpları, kapalı dükkanlar, işsiz kalan vatandaşlar ve ekonomimizdeki toplam küçülme de hesaba katılırsa çok daha büyük bir maliyet çıkacaktır.

Ekonomimiz zaten kötüydü, salgının maliyetleri de cabası oldu.

2021’in sonuna gelmeden bu beladan kurtulmayı diliyorum.