Yine olmadı, başaramadık!

Memleket 13-29 Nisan arası “yarım”, 29 Nisan – 17 Mayıs arası “tam” kapandı ama vaka sayısını bırakın 5 bini, 10 binin altına dahi düşüremedik.

Bu yüzden 17 Mayıs – 1 Haziran arası yeniden “yarım” kapanma devam edecek.

35 gündür evlere kapanmamız yetmiyormuş gibi, iki hafta daha yarım yamalak bir hayat yaşayacağız.

★★★

Soru basit:

“Türkiye’nin bulunduğu ligde (İster G-20 deyin, ister OECD, ister Avrupa) 15 günlük, bir aylık kapanmalarda hayat normale dönmeye başlarken, bizde neden normalleşme olamıyor?”

Cevabı daha da basit:

Lebalep kongreler, cenaze törenleri, kapalı ibadet alanları salgın yokmuş gibi doldu taştı. Salgın pik yaptı.

Kapanma tedbirleri başladığında salgın pik noktada olduğundan rakamlar da çok yüksekti.

Kapanma süreçleri, ekonomik kriz ve iktidarın “muhafazakarlık takıntısı” nedeniyle tam anlamıyla gerçekleşmedi.

Devlet kapattığı işletmelere kayıplarını telafi edecek bir destekte bulunamadığı için birçok sektör kapanmaya dahil edilmedi ve 16 milyondan fazla çalışan için hayat “normal” devam etti.

Kapanmayla birlikte binlerce virüs taşıyıcısı aileleriyle birlikte eve kapanmıştı zaten.

Çalışmak zorunda olanlar da çalışma ortamlarında kaptıkları virüsleri evlere taşıdı.

Virüsün yayılma odağı evler, apartmanlar, siteler oldu.

Aşılamada da sınıfta kaldık.

Kapanma dönemi aşılama için fırsata çevrilebilirdi ama çeviremedik.

Kendi aşımızı zamanında üretemediğimiz yetmiyormuş gibi, başkalarının ürettiği aşıları da zamanında ve yeterince satın alamadık.

Kapanma döneminde aşı temininde büyük sıkıntı yaşandığından, nüfusun aşılanma oranı, önceki ayların dahi çok çok altında kaldı.

Sonuçta hedeflenen günlük 5 bin vaka sayısının altına düşülmediği ve iki hafta boyunca 5 bin rakamının altında kalınamadığı için birçok ekmek teknesinin iki hafta daha kapalı kalması kararlaştırıldı.

★★★

Neticede kafeler, restoranlar, kahveler, spor salonları, düğün salonları, nargileciler iki hafta daha fedakarlığa devam edecek.

Oralarda çalışanlar ise -şanslılarsa- iki hafta daha devletin verdiği günlük 41 lirayla yaşamlarını sürdürmeye çalışacak.

Bu sırada ülkeyi yönetenler itibardan ödün vermeyecek.

Mesela Tekirdağ’da millet tedbirlere uyup evinden çıkmazken, Millet Meclisi’nin başkanı, gövde gösterisi yapıp 30 küsur araçlık konvoyla cuma namazına gidecek.

Aynı dönemde devlet,  iktidar yandaşlarını koruyup kollamaya devam edecek!

Mesela İkizdere’de millet can derdinden, ceza korkusundan evinden çıkmazken, devletin Jandarması, gecenin bir yarısında millete küfreden Mehmet Cengiz’in şantiyesini korumaya alacak, milletin çadırlarını yıkacak. Milletin derdine çözüm bulması gereken Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu ise Cengiz için kalkan olup, yüzyıllardır o topraklarda yaşayan insanları da “marjinal yabancılar” olarak ilan edecek.

Mesela ekmek teknesi kapalı esnaf ve çalışanları parasızlıktan, desteksizlikten can çekişirken, devlet yandaş müteahhitlere “garanti karşılığı” oluk oluk para akıtmaya devam edecek.

★★★

Millete “bir canımız kaldı o da başımıza bela oldu” dedirten bir süreçten geçiyoruz ve ne yazık ki iktidar sorumluluğu hep başkalarına yıkma peşinde.

İktidarın milletten helallik istemeden önce en azından “kötü yönettik, başarısız olduk” diye özeleştiri yapması gerekmez mi?

Tebrikler Beşiktaş


Beş yaşındaydım ama 18 ay büyük abimle aynı cüssedeydim. Babam bize “Beşiktaş” ve “Fenerbahçe” yazan iki tişört alıp birini seçmemizi söylemişti. Ben Beşiktaş yazılı olan siyah beyaz çizgili olanı seçtim. O günden beri ben Beşiktaşlıyım, abim Fenerbahçeli. Fanatik bir futbol taraftarı olmasam da Beşiktaş’ı hep yakından izledim.

Cumartesi gecesi nefesini tutup üç maçı aynı anda takip eden, totem yapan insanlardan biri de bendim.

Galatasaray ve Fenerbahçe de sonuna dek mücadele etti ama sonuçta Beşiktaş “şampiyon” oldu. Gurur duydum. Yönetimden teknik direktörüne, futbolcusundan masörüne şampiyonlukta emeği geçen herkesi kutluyorum.

Tebrikler Kara Kartal!