Bizim ilçe Susuz, 2 bin 500 nüfuslu bir yer.

Haliyle herkes birbirini tanıyor, farklı etnik kökenlere, farklı siyasi görüşlere rağmen birlikte yaşamanın zevkini yaşıyor.

Pazartesi günü Susuz’a geldim. Bazı çocukluk arkadaşlarım, mahalledeki ağabeylerimizle bir piknik ayarlamıştı.

Yaklaşık 30 kişi Malakanlardan kalan değirmenin altındaki yeşil alanda toplanmıştı.

Herkes bir görev üstlenmişti. Balıkları CHP’li Belediye Başkanı Oğuz Yantemur getirmişti. Muhtemelen Türkiye’nin en yüksek göllerinden biri olan Aygır Gölü’nden yakalanmış sarı balıklardı. Çocukluğumuzdan bu yana önemli etkinliklerde yediğimiz önemli yemeklerden biriydi sarı balık.

Gelecek Partisi İlçe Başkanı Turan Muğlu o balıkları güzelce temizleyip kızarttı.

Öğretmen arkadaşımız Çağatay Taşkın Yamen evde annesine ve teyzesine yaptırdığı üzümlü pilavı ve un helvasını getirmişti. Üzümlü pilavı en son 80’lerde bir düğünde yemiştim. Günün en büyük sürprizi oldu.

Bir başka arkadaş, başka bir sacda evden getirdiği kartolları (patates) kızartıyordu.

Bahçeden toplanmış Iğdır kayısıları ve karpuz, tatlı niyetine un helvasına eşlik ediyordu.

Karayollarından yeni emekli olan ilçemizin efsane futbolcusu Bilgiç Zengi Ağabey salatayı yaptı.

Çok büyük ve neşeli bir sofra kurulmuştu.

İlçenin en nüktedan insanı Hamza Ağabey, anlattığı Bektaşi fıkralarına benzeyen komik yaşanmışlıklarıyla hepimizi gülmekten kırdı geçirdi.

Ne zaman biri bana dönüp, “ne olacak memleketin hali” diyecek oldu, başka biri “ya bırak zaten içimiz şişti kötülüklerden, yoksulluktan, işsizlikten, kuraklıktan... neşemizi bozma” diye müdahale etti.

Gazetecilik hastalığı olsa gerek, bir ara telefonuma gelen bir haberi okurken arkama yaslanıp sabah ayrıldığım Ankara’daki gündemi düşünmeye başladım.

TBMM’deki torba yasa ülkenin üç yıl daha OHAL’le yönetilmesini sağlayacaktı.

Kabul edilen yargı reformu yasası vardı bir de...

Çocuğun istismarı davalarında “somut delil” arayan.

Bizim etrafımızda başıboş gezmenin tadını çıkaran, hatta soframızın ortağı olan 6-7 köpek vardı ama TBMM’de görüşülen Hayvan Hakları Yasası hayvanları insan zulmünden korumaya yetmeyecekti.

Suç örgütü lideri Sedat Peker’in videoları vardı bir de...

Cinayet, tehdit, darp, iş yerine/paraya çökme, gazete baskını...

O kadar çok suç ikrar etmişti ki!

Bir çoğunda iktidar siyasetçilerinin ismi de karışmıştı ama adı geçenler de onların patronları da kulaklarının üzerine yatmış, hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışıyordu.

Ha bir de RTÜK 22 yıllık bir şarkı olan “CEMO” söylendi diye bir televizyona ağır cezalar verilmişti.

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’a Allah’ın evinde protokol uygulanmasına ne demeli? Herkesin eşit olması gereken bir camide müritler yerde otururken siyasetçiler ve ruhban sınıfı için şaşalı koltuklar getirilmişti.

Türkiye’nin bir çok yerinde olduğu gibi Doğu Anadolu’da da büyük bir kuraklık varken, çiftçi tarladaki üründen, arıcı kovandaki baldan, gençler iş bulmaktan ümidi kesmişken, hayat pahalılığı alıp başını gitmişken biz “300 yataklı yazlık saray”ı tartışıyorduk. Kumları çalıntıydı ama kumsal hilal şeklinde olunca göğsümüz kabarmıştı!

Ülkemizin cumhurbaşkanı tarifeli uçağa binmeyi kötülüyordu ve biri “uçan saray” olmak üzere 13 uçağı vardı.

Yokluk, açlık, işsizlik, kuraklık kimin umurunda?

Farkına varmadan suratım asılmıştı.

Bilgiç Ağabey sacdaki kızgın yağdan aldığı balık parçasını önüme koyunca kendime geldim. Masadaki şen kahkahaları duymaya başladım.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen, ülkenin doğu ucunda bir kentte insanlar geçmiş anılarını konuşup kahkaha atabiliyordu.

Belki bunu başımıza gelen kötülükleri anmadan, sadece seçim sandığını beklemekle yetinerek yapmak zorunda kalıyorlardı ama yapıyorlardı.

Anladım ki işleri, aşları, mahsulleri gitse de neşelerini kaptırmak istemiyorlardı insanlar.

Geriye bir neşemiz kaldı.

Onu da çaldırmayalım!