Benim büyüdüğüm topraklarda tek şeker, içtiğimiz çay bitene dek ağzımızda beklettiğimiz “kıtlama şeker”di. Bu şekilde içilen çaya da “kıtlama çay” derdik.

Kıtlama şeker bakkalda beyaz çuvallarda satılırdı. “Bir kilo şeker ver” dediğinizde, metal bir kürek o çuvala daldırılır, şeker açık kahverengi bir kese kağıdına konulurdu.

Evde ikinci aşamaya geçilirdi. Tertemiz bir bez açılır, kese kağıdındaki irice şekerler küçük bir kerpeten ya da keserle küçük parçalara bölünürdü.

Sadece maddi olarak değil, manevi olarak da o kadar değerliydi ki cenaze evine sadece kıtlama şeker götürülürdü.



★★★

Biraz büyüyünce “kampet”le tanıştık. Rus işgali döneminden yöresel dile yerleşmiş Rusça kökenli bir sözcüktür kampet. Hışırtılı parlak jelatininin içinde değişik renkleriyle biz çocuklar için baş döndürücü tatlı bir silahtı kampet.

Çocukluk rekorum bir kampetle içtiğim üç bardak çaydı.

Seyyar satıcıdan kampet alabilmek için kendi kümesimizden yumurta, badvalımızdan (yer altı deposu) patates yürütmüşlüğüm vardır.

★★★

Patlıcan ve muz gibi, “toz şeker”i de ilk kez yatılı okulda gördüm. Ağustos ayında Kısır Dağı eteklerinde kaya diplerinden aldığımız kristalize kara benziyordu. İlk seferinde tadına bakmakta tereddüt etmiş, ıslattığım işaret parmağıma biraz toz şeker yapıştırıp, sonra da dilimin ucuyla dokunmuştum.

“Kıtlama çay”dan “salma çaya” geçişimiz de o toz şeker sayesinde yatılı okulda olmuştu.

Yuvarlak metal bardaklarımıza sürahiden doldurduğumuz çaya eklediğimiz toz şekeri eriterek elde ettiğimiz tatlı çaydı “salma çay”. Toz şeker de çok değerliydi ve 16 kişilik yemek masamızın sorumlusu olan arkadaş, ekmek gibi şekerin de adaletli dağıtılmasından sorumluydu.

Bu arada unutursam olmaz: Toz şekerle tuzun yerlerini değiştirmek en güzel yatılı okul şakalarından biriydi bizim için.

★★★

“Pudra şeker”le ise üniversite okumak için geldiğim Ankara’da tanışmıştım. 16 yaşındaydım ve yurt çıkmadığı için Keçiören’de akrabalarımın yanında kalıyordum. Bir bayram arifesinde bizzat onardığım gri renkli davul fırınla pandispanya yapmışlardı. Tepsi fırından çıktıktan sonra üzerine çok az miktarda beyaz ama toz şekerden daha ince una benzer bir şey döktüler. Bu konudaki cehaletimi belli etmemek için ne olduğunu soramamıştım. Isırmadan önce yine parmağımla o beyaz tozdan biraz alarak tadına bakmıştım.

O pudra şekerini “kentli” olmakla “köylü” olmak, “zengin” olmakla “yoksul” olmak arasındaki fark gibi görmüştüm.

★★★

Tahmin etmişsinizdir:

Bütün bu otobiyografik notları, AK Partili danışman Kürşat Ayvatoğlu, lüks otomobilde burnundan çektiği beyaz toza “pudra şekeri” deyince anımsadım.

1988 yılında, daha 16 yaşındayken pudra şekeri benim için kentli ile köylü, zengin ile yoksul arasındaki ayrımın önemli bir sembolü olmuştu.

2021 yılında ise Ayvatoğlu sayesinde, son 20 yılda ortaya çıkmış ve özellikle gençlik içinde yayılmış sorunlu bir “insan profili”nin sembolüne dönüştü.

O profil de şudur:

“Fikirlerine, ideolojisine, yaşam tarzına inanmasan da hep iktidar cenahında kal. Onlar gibi görün. Sosyal mecralarda ise muhafazakarlıktan, milliyetçilikten, Osmanlı’dan, Rabia’dan dem vur. İktidarı, haksızlıkları, çifte standartlı uygulamaları eleştirenleri ‘hain’, ‘ahlaksız’ gibi sözcüklerle etiketle. Arka planda da işini gör. İktidarın bütün nimetlerinden yararlan. Zengin ol. Zorda kaldın mı liderinin, partinin gölgesine sığın. Gerekirse tereddüt etmeden yalan söyle, hatta demagojinin dibine vur. Nasıl olsa lidere/partiye inananlar sana da inanacaktır. Sen yeter ki keyifli bir yaşam sür.”

Sonuçta Ayvatoğlu’nun yaptığı kendini bağlar. Kimseye ya da hiçbir partiye mal edilemez.

Ancak siyasetteki “Ayvatoğlu profili”ni yaratan ortam bizzat AK Parti iktidarının eseridir.

AK Parti, bu ortamı ortadan kaldırmak, “Ayvatoğlu profili”ne mesafe koymak zorundadır.

Peki bunu yapıyor mu?

Ne yazık ki yapmıyor. Tersine, sosyal mecralarda tam da Ayvatoğlu profilindeki troller üzerinden muhalefete taarruz başlatıyor. Hem o ortamı besliyor, hem yeni Ayvatoğlular yaratıyor.

Emin olsunlar, bu yaptıklarının ne AK Parti’ye, ne genç nesillere ne de memlekete bir faydası var!