Boğaziçi Rektörü Melih Bulu’yu istemeyen Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini “terörist” gibi göstermek isteyenler, iki koca yalan üretti.

Yalan 1: Öğrenciler rektörün odasını bastı.

Doğrusu: Polis, öğleden sonra 16:00 civarında Boğaziçi Üniversitesi’nin çıkışını kapatıp öğrencileri kampüse hapsetti. Bir grup öğrenci de rektörlüğün önüne gidip basın açıklaması yapmak istedi. Öğrenciler Bulu’nun durumla ilgili açıklama yapmasını, davet ettiği polisi üniversiteden çıkmaya çağırmasını bekledi. O sırada hiçbir taşkınlık yaşanmadı. Bulu bunu yapmak yerine polisin müdahale etmesini talep edince, polis müdahalesi başladı.

Yalan 2: Öğrenciler polis otosuna zarar verdi.

Doğrusu: Polis otosunun tekmelenmesi olayı, Boğaziçi Üniversitesi’nde değil Kadıköy’de
gerçekleşti.

İlk yalanı dolaşıma sokan Rektör Bulu, öğrencilerin rektörlük binasını ablukaya aldığını söyleyerek odasının basıldığını ima etti. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Bulu’nun açıklamalarını esas alarak “Orada gidecek üniversite rektörünün odasını işgal edecek. Buna asla müsaade etmem” dedi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da aynı yaklaşımı tekrarladı: “Siz öğrenci misiniz, yoksa rektörün odasını basmaya kalkışan, orayı işgale kalkışan terörist misiniz?”

Bu kadar “önemli” insanlar bu cümleleri tereddütsüz kurunca da polis kapıları kapattığı için dışarı dahi çıkamayan öğrencilerin rektörlük önünde beklemesi ışık hızıyla “Rektör odası basıldı” yalanına dönüştü.

İkinci yalanı bizzat kamu diplomasisi ekibi üretti. Kadıköy’de birkaç provokatörün polis otosunu tekmelemesine dair görüntüler, Boğaziçi’nde yaşanmış gibi servis edildi.

Gazetecilere sık sık “çağdaş/demokrat biri” olduğu mesajını veren Rektör Bulu’nun ilk icraatı kampüse polis davet etmek oldu. İkinci icraatı ise bu eylemini haklı göstermek için ürettiği “odasının basıldığı” yalanı. Oysa gerçeğin er ya da geç ortaya çıkma özelliği var. Yalancının mumu da yatsıya dek yanıyor.

Bulu’yu soru sormak için aradım ama telefonuma çıkmadı. Kendisiyle konuşmaktan, soru sormaktan vazgeçtim ama şunu da söylemeden edemeyeceğim:

Demokrat falan değilsiniz Sayın Bulu!

Koltuğu korumak için her şeyi yapabilecek birisiniz.

Zaten Boğaziçililer de sizi bu yüzden istemiyor!

Göndermeyin artık şu videoları!


Son günlerde yine yağmaya başladı o videolar.

Bazı siyasetçilerin geçmişte söylediklerine ve bugün 180 derece farklı konuştuklarına dair videolardan söz ediyorum. Ben onlara kısaca “nereden nereye videoları” diyorum.

Son iki günde en çok gelen video Sayın Devlet Bahçeli’nin 2013’teki bir konuşmasını içeriyor. O günlerde ODTÜ’den yol geçmesin diye öğrenciler eylem yapıyor. Erdoğan da öğrencilere şöyle sesleniyor:

“Orman çok. Yol olmazsa üniversiteye gidemezsiniz. Sizleri ormanlara gönderelim. Gidin ormanda yaşayın.”

Erdoğan’ın bu sözlerine tepki gösteren Bahçeli, şöyle konuşuyor:

“Bu genç kardeşlerimizi ikna et yanına Büyükşehir Belediye Başkanını al ODTÜ’ye git gençliği muhatap al ona saygı duy!”

Sayın Bahçeli, bugün dışarıdan atanan rektöre karşı çıkan Boğaziçi öğrencilerine “Bunlar evlat değil, başları ezilmesi gereken zehirli yılanlardır” diye sesleniyor.

★★★

Erdoğan’ın konuştuğu video ise 2002 tarihli “Abbas Güçlü ile Genç Bakış” programına ait. Bir üniversitede çekilen programda, bir mühendislik öğrencisi “Biliyorsunuz geyler ve eşcinseller var” diyerek Erdoğan’ın bu konudaki kişisel görüşünü soruyor. Erdoğan şu yanıtı veriyor:

“Eşcinsellerin de kendi hak ve özgürlükleri çerçevesinde yasal güvence altına alınması şart. Zaman zaman bazı TV ekranlarında onların da muhatap olduğu muameleleri insani bulmuyorum.”

Erdoğan, son günlerde Boğaziçi Üniversitesi’yle ilgili tartışmalar sırasında ise eşcinsellik konusunda, “LGBT, yok böyle bir şey. Bu ülke millidir, manevidir ve bu değerlerle geleceğe yürümektedir” demeyi tercih etti.

Erdoğan’ın bu konudaki çelişkili tutumuna bir örnek de geçenlerde gazeteci Fatih Altaylı’dan geldi. Fatih Ağabey, Erdoğan’ın meşhur “Külliye yemekleri”nin müdavimlerinden Bülent Ersoy’un LGBT’nin T’sini temsil ettiğini anımsattı.

★★★

Okuyucularımızdan, izleyicilerimizden rica ediyorum. Artık göndermeyin bu “nereden nereye videoları”nı. Süleyman Soylu’nun, Devlet Bahçeli’nin, Numan Kurtulmuş’un geçmişte Erdoğan için neler dediğini herkes ezbere biliyor. Bunları söyleyenler de Erdoğan da sorun etmiyorsa biz niye edelim?

Unutmayın ki siyasette dün dündür bugün bugündür. Siyasetçilerin görüş değiştirmesine şaşırmayın.

Rahmetli Süleyman Demirel’in deyişiyle dünün güneşiyle bugünün çamaşırlarının kurumasını beklemeyin!