İlk kez bir kaset satın aldığınız günü anımsar mısınız?

Ben dün gibi anımsıyorum.

Bir sınav için şehre inmiştik. Kars’ın ünlü müzik dükkanı “Sevinç Plak”ın önünden geçiyorduk. İçeriden Ahmet Kaya’nın sesi geliyordu:

“Karanlık yollardan geçtik/Zehir gibi sular içtik/ Bir yanımızda ölüm/Bir yanımızda yar sevdik/Bir değil bin bir kere Sırat köprüsünden geçtik/ Cehennem denen illetin ta göğsünü deldik geçtik.”

Vitrin camına ise üstüne “Yorgun Demokrat” yazan, Ahmet Kaya ile kırık bir gülün çiziminin bulunduğu bir afiş asılmıştı.

Daha ergenlik yıllarımdı. Ahmet Kaya’nın sesine de müziğe de çarpılmıştım.

Şehirde yemek yememiz için verilen harçlıkla girip o kaseti satın almıştım.

Bunu yaptığım için bize eşlik eden öğretmenden fırça yemiş, kaseti kaptırmamak için büyük çaba göstermiştim.

★★★

Kendime “Solcu olmaya ne zaman karar vermiştim” diye sorduğumda aklıma gelen önemli günlerden biri o kaseti dinlemeye başladığım gün olur. Öğretmenlerin bizi sağcı, İslamcı yapmak için büyük çaba harcadığı bir dönemde o kaseti satın almak da ilk solcu eylemim olsa gerek.

O güne, Aziz Nesin’i keşfettiğim, Yaşar Kemal’in “Höyükteki Nar Ağacı”, Maksim Gorki’nin “Ana” isimli romanlarını ve İlhan Selçuk’un “Düşünüyorum öyleyse vurun” isimli makale kitabını okuduğum yazı ekleyebilirim. Lise birinci sınıfa geçmiş, yaz tatilinde okumak için her fırsatı değerlendirmiştim.

Bir de bizim küçük ilçemizde hayatını müziğe adamış Çetin Gökçe’nin “Gül Plak” isimli kaset dükkanı vardı. Selda’yı, Zülfü Livaneli’yi, Ruhi Su’yu, Arif Sağ’ı, Musa Eroğlu’nu, Karslı aşıklar Sabri Şimşekoğlu’nu, Murat Çobanoğlu’nu da orada tanımıştım. İyi bir müzik dinleyicisi olmamı borçlu olduğum yerlerden biri de o muhteşem kaset dükkanıydı.

Geçenlerde çocukluk arkadaşım Çağatay Taşkın Yamen o dükkanda çekim yapıp YouTube kanalında yayınlamıştı. Çetin Gökçe bizim ilk gençlik yıllarımızda olduğu gibi hâlâ binlerce kasetin arasında oturuyordu.

★★★



Şimdi gelelim, bunları niye yazdığıma:

Bizim Ayrancı’da her ayın ilk pazar günü “antika pazarı” kurulur. Plak, kaset, kitap bakmak için her ay giderim. Dün de gittim. Tam anlamıyla tıklım tıklımdı.

Bir tezgahta kasetlere bakarken kapağında şu karikatür olan bir kaset gördüm. Çetin Gökçe’nin dükkanında en çok duyduğum seslerden biriydi Ali Avaz.



Beni gençliğime, kasetçi dükkanlarına işte bu kaset götürdü.

Ali Avaz, popüler şarkı ve türkülerin sözlerini değiştirir, rahatsız edici ama biraz da komik bir ses tonuyla söylerdi. Hatta o kötü sesle avaz avaz bağırırdı.

Plakları, kasetleri yine de ekmek peynir gibi satılırdı. Çünkü o kasetler, insanların yarasına parmak basar, hem güldürür, hem düşündürürdü. Kimsenin söylemeye cesaret edemediği şeyleri, Ali Avaz hem de kitabın ortasından sözcüklerle söyler, yöneticileri fena hicvederdi.

Eve gelince hemen “Zam Çiçekleri” adlı şarkıyı dinledim. Zülfü Livaneli’nin “Kan Çiçekleri” şarkısını, sözleri şu şekilde değiştirerek söylüyordu:

“Vicdanları dürmüş dürmüş cehennemlikler,

Açar başımızda zam çiçekleri.

Sonunu getirmez kan davası mı?

Her bahçede açar zam çiçekleri.

Vagon paket paket dolmuş trenler gelir

Lokomotifleri son modelmiş

Çıplak ayakları fakir insanlar

Gözyaşı sulamış zam çiçekleri

Dikeni büyüyor yaprağı kanlı

Batarak gelişir zam çiçekleri

Toprağı sulanmış bahçıvan diker

Her sabah açıyor zam çiçekleri

Arıya bal verir zam çiçekleri...”

★★★

Kasetin diğer şarkılarını da dinledikten sonra ne düşündüm biliyor musunuz?

Hep geçmişi kötülüyorlar ya...

Bugün Ali Avaz’ın şarkılarındaki sözlerin onda birini söyleseniz, kendinizi hapiste bulursunuz.

Ülkede düşünce özgürlüğü çok geriye gitmiş ama tek şey değişmemiş: “ZAM ÇİÇEKLERİ”

Doğalgazda, elektrikte, kömürde, gübrede, benzinde, vergide, harçta, cezada, gıdada...

Zam her yerde...

“DİKENİ BÜYÜYOR, YAPRAĞI KANLI

BATARAK GELİŞİR ZAM ÇİÇEKLERİ...”