Siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama ben Türkiye’nin yaşadığı bütün sorunların kaynağının “eğitim” olduğunu düşünüyorum.

Eğitim alanında evrensel bir standart yakalayan ülkeler, liyakatli insanlarını artırabilir, sosyal/ekonomik/kültürel sorunların bir çoğunun kaynağını ortadan kaldırabilir ve kurduğu sistem sayesinde daha fazla üretip, yaşam standartlarını, refahını artırabilir.

Eğitim, aynı zamanda “sosyal devlet”in en önemli sac ayağıdır. Fırsat eşitliğinin de teminatıdır.

Bizim Anayasamıza göre de Türkiye Cumhuriyeti, bütün vatandaşlarına devlet eliyle eğitim ve sağlık hizmeti sunmak zorundadır.

Türkiye Cumhuriyeti’nde bir insan, hırsızlık yapmak, başkalarının sırtına basarak yükselmek gibi gayri ahlaki yollara başvurmazsa eğer, sadece eğitim sayesinde üretim aşamalarına dahil olur, donanımını, liyakatini artırır, yaşam standardını ve refahını yükseltir.

Isparta İslamköy’ün “Çoban Sülü”sü merhum Süleyman Demirel’in önce mühendis, sonra bürokrat, peşi sıra da siyasetçi olup Cumhurbaşkanlığı makamına çıkabilmesinin en önemli aracı, Cumhuriyet’in eğitim yoluyla sunduğu fırsat eşitliğiydi.

★★★

Türkiye’nin AK Parti iktidarındaki en önemli sorunlarının başında da “eğitim” geldi.

Geride kalan 19 yılda eğitim sistemimizde ilerleme bir kenara, gözle görülür bir gerileme yaşandı. Erdoğan’ın liderliğiyle geçen 19 yılda tam sekiz kez Milli Eğitim Bakanı değiştirilmesi, durumdan Erdoğan’ın da memnun olmadığını gösteriyor.

Bana göre Milli Eğitim Bakanlığı görevine gelenlerin en önemli sorunu hep “davul bakanda, tokmak başkasında” durumudur.

Ziya Selçuk geldiğinde, bir eğitim profesyoneli göreve geldi diye hepimiz umutlandık, ancak tokmağı da alırsa başarılı olabileceğine dikkat çektik.

Ne yazık ki Selçuk, tokmağı alamadığı gibi davulu da kaptırdı. İslami sivil toplum kuruluşları (STK), tarikatlar ve cemaatler hem tokmağı ellerinde tuttular hem davulu boyunlarına astılar.

Selçuk’un samimi  sohbetlerinde “bakanlıkta tabanım yok” diye yakındığını biliyorum.

Bu bir yönetici için en önemli sorunlardan biridir.

Ziya Selçuk’un sorunu sadece bakanlıkta tabanının olmaması değil, “tavan”ı da olmamasıydı. Eğitim alanına damgasını vuran İslami STK’lar, tarikatlar ve cemaatler ne yazık ki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın desteğini Selçuk’tan daha fazla alıyordu.

★★★

AK Parti yöneticisi Reha Denemeç ile (dün Selçuk’un yerine Bakan koltuğuna oturan) eski ÖSYM Başkanı Mahmut Özer Bakan Yardımcılığı görevlerine getirildiğinde Selçuk’a yol göründüğü anlaşılmıştı.

Öyle de oldu. “Profesyonel Bakan” ile “Parti Komiserleri”nin yıldızı hiç barışmadı.

Selçuk, alt kadrosuna söz geçirememeye, dolayısıyla da Bakanlığı yönetememeye başladı.

Yardımcıları, talimatlarını yerine getirmiyordu.

Son atadığı iki daire (Özel Eğitim ve İnşaat Emlak) başkanının bizzat ilgili bakan yardımcısı tarafından göreve başlatılmaması, Selçuk için “havlu atma” anı oldu.

Cumhurbaşkanına çıktığında yardımcılarına söz geçiremediğini anlatıp, “onlar kalacaksa eğer” kendisinin bırakmak istediğini bildirdi.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tavrı “bırakın” yönünde olunca da istifa dilekçesi verdi. Türkiye’yi acıya boğan yangınlar olmasaydı “Ziya Selçuk istifa etti” haberini bir hafta ya da on gün önce duyacaktık.

★★★

Yeni bakan Mahmut Özer, AK Parti’nin eğitim alanında yıldızı hızlı yükselen isimlerden biri. Zonguldak’ta üniversite rektörlüğü, ÖSYM Başkanlığı ve Milli Eğitim Bakan Yardımcılığı’nın ardından eğitim alanındaki en üst makama geldi.

Kendisi, mühendis kökenli olduğundan “eğitim”den çok “ölçme değerlendirme” uzmanı. Son dönemde İstanbul seyahatlerinde İslami STK’larla çok yakın ilişkiler kurdu.

Başka bir detay daha paylaşayım: Eğitim alanında da en güçlü sendikanın bağlı olduğu konfederasyon olan Memur Sen’in Başkanı Ali Yalçın da yeni bakan gibi Tokatlı.

Bakan Özer’in görevi boyunca en büyük öğretmen sendikası olan Eğitim Bir Sen’in desteğini yanında tutacağını tahmin etmek zor olmasa gerek.

Ben yazıyı yazarken Bakan Yardımcısı Reha Denemeç’in de görevden alınacağı, yeni bakanın tamamen kendi kadrosuyla çalışacağı konuşuluyordu. Belki de siz yazımı okuduğunuzda Denemeç’in kararnamesi Resmi Gazete’de yayınlanmış olur.

★★★

Yazımı bitirirken, yeni bakanın kötü gidişatı durdurup durdurmayacağına dair görüşümü paylaşmak isterim:

Belli ki laik eğitim sisteminin köküne bir dinamit daha atacak bir isim geldi. Bundan sonra cemaat ve tarikatların Milli Eğitim’deki etkisi ve gücü daha da artacak. İmam hatip kökenli biri olarak bütün okulları imam hatip okuluna dönüştürme çabası da sürecek.

En acısı ne biliyor musunuz?

Milli Eğitim Bakanlığı yönetiminde “öğretmen” kökenli insan neredeyse hiç kalmadı. Öğretmenin olmadığı yerde eğitim olur mu hiç?