Bilmem şimdi nasıldır, ama o zamanlar Ankara’da şubat ayları yağmurlu, karlı, soğuk ve gri olurdu. Kokulu linyit dumanı Sıhhiye ile Kızılay arasına çöker ama gücü Çankaya’nın afakını sarmaya yetmezdi. Biz de nefes almak için hiç üşenmeden Hariciye Köşkü’nün yamacındaki kaldırımın üstündeki bankta oturmaya giderdik. Kimsenin adını doğru söyleyemediği bir üniversite olan METU’da (o zamanlar ODTÜ böyle anılırdı) öğrenciydik. 1958 Ağustos’unda doların fiyatı 2.82TL’den, 9.02TL’ye çıkarılmıştı, ama henüz sıcak para çekmek için “yüksek faiz-düşük kur” icat edilmediğinden döviz sıkıntısı had safhadaydı. Gazetelerin yazdığına göre 300 milyon dolar borç bulunsa ekonomi rahatlayacaktı. Muhalefet keskin laik ve isyankâr, iktidar ılımlı Müslüman ve zalimdi. Bayar-Menderes ikilisi, TBMM’de “Tahkikat Komisyonları” kurdurmuş DP’li mebuslara yargıçlık yetkisi vermişti. Aydınlara göre yürürlükteki anayasa “demokrasinin ihtiyaçlarını karşılamıyordu”. “Çift meclis ve ispat hakkı” olsa işler düzelecekti. 1960 “İnkılâbı” (!) henüz kuvveden fiile çıkmamıştı.

HER ANAYASA BİR DAYATMADIR

Darbeden sonra 1961’de “Kurucu Meclis” toplandı ve sola açık, ayrıntılı bir anayasa yapıldı. Laiklik vurgusu daha da şiddetlendirildi. 1960’dan itibaren solculuk her rengiyle ülkede yeşerdi ve yerleşti. Her etkiye olduğu gibi, buna da bir tepki oluştu. Solculuğun karşısına ülkücüler çıktı. Avrupa’yı etkisi altına alan 1968 sosyalizm rüzgarı, Türkiye’de de solcu Ecevit’i iktidara taşıdı. Bu sefer “milliyetçi cephe” oluştu. Ülkede asayiş bozuldu. Sokağa anarşi hakim oldu. 1980’de “orta yolcu” askerler yönetime el koydu. Kenan Evren, Profesör Orhan Aldıkaçtı’ya “öyle bir anayasa yap ki, bir daha askerler darbe yapmaya gerek duymasın” talimatını verdi. Profesör Aldıkaçtı “ülkenin yönetiminde seçilmiş sivillerle birlikte askerlerin de sürekli olarak söz sahibi olmasını” kurumsalaştıran “asker sivil karması” Milli Güvenlik Kurulu’nu anayasaya koydu. Böylece “Laik cumhuriyetçiler ile Müslüman demokratlar” arasında güç paylaşımı yapılmış oluyordu. AKP, iktidara gelince bu paylaşımı yıkmak istedi. Bu iş için F. Gülen’i görevlendirdi. Ancak FETO, bununla yetinmedi iktidarın da sahibi olmak istedi. Bunun üzerine ortaklık bozuldu ve işbirliği lanet bir darbe girişimiyle sonlandı.

YENİ ANAYASA İLE İLGİLİ İKİ ÖNERİM

Birincisi sadece şakadır: “Başkanın aldığı bir karar, mevcut anayasanın hangi maddesiyle çelişiyorsa, o madde iptal olunur.” Bu suretle idarenin anayasaya aykırı karar aldığı iddiaları kendiliğinden ortadan kalkar. İkinci ve çok ciddi olanı ise şudur: “Kanıtlanmış haksız iktisap halleri dışında, vatana ihanet dâhil, herhangi bir siyasi veya adi suçtan hüküm giymiş bir kimsenin mal varlığına el konulamaz.” Bu madde özgürlükçü ve çoğulcu bir demokrasinin kurulup yaşaması için “olmazsa olmaz” bir koşuldur.

Son söz: Ferdi mülkiyet, siyasi hürriyetin teminatıdır.