Tanrı, her canlıyı, hayatını idame ettirebilmesi için ihtiyacı olan besini elde edebilecek şekilde fiziki ve fikri özelliklerle donatmıştır. Canlılar, ya başka canlılara yem olunca ya da beslenme yeteneklerini kaybedince ölür. Ölünce de diğer canlılara besin olur. Evrenin “canlı şeyler” katmanındaki düzen budur.

Tanrı’nın, yarattığı hareketli canlılar arasında, beslenme araçları bakımından en donanımlısı, kuşlardır. Kuşlar, havada, karada, denizde hatta deniz altında hareket ederek ihtiyacı olan besini avlayabilen veya toplayabilen tek canlı türüdür. Kuşların, keskin gözleri, güçlü pençeleri ve sivri gagaları vardır. Hem hareketli hem de hareketsiz gıdaları yiyerek beslenirler.

Protein yüklü böcekler onların baş gıdasıdır. Buna karşılık Tanrı onlara, zararlı böcekleri tüketerek, diğer canlılara sağlıklı bir ortam yaratma ve dışkılarıyla tarlaları gübreleme ödevi vermiştir. Kuşlar doğal ortamlarında şişkolaşmazlar. Ardları ve göbekleri büyümez. Bu sayede uçma yeteneğini kaybetmez ve görevlerini aksatmadan yaparlar.

BELEŞÇİLİK, KUŞLARIN YETENEKLERİNİ KÖRELTTİ

Kuşlar diğer canlılar gibi iktisadi yaratıklardır. “En az enerji sarf ederek en çok enerjiyi elde etmek üzere” programlanmışlardır. Bu yüzden hep işin kolayına kaçarlar. Proteinli bir sineği avlamak için yüzlerce metre uçmak yerine, insanların ikram ettiği nişastalı yemleri mideye indirmeyi tercih ederler.

İkram neredeyse oraya üşüşürler. İkram mahali, pencerelerin mermer denizliği de olabilir, camilerin taş döşeli avluları da. Türkçede “ekmeğini taştan çıkarmak” diye çok güzel bir deyim vardır. Bunun anlamı “en elverişsiz koşullarda bile, geçimini temin edecek parayı kazanmak” demektir.

Kuşlar da böyledir. Ekmeğini, çöplerden, kırlardan, bataklıklardan kanatlarını, pençelerini ve gagasını kullanarak çıkartır  Ama cami avlusunda hazır yemi görünce dayanamaz; uçmayı bile unutur.

Kuşa “Sen ki; ovaların ve havaların hakimi bir uçar-kaçarsın; ne işin var taş döşeli cami avlusunda? Üstelik çişinle ve dışkınla tarihi yapıları hasarlıyorsun” diye çıkışabilirsiniz. O sa size şu yanıtı verecektir. “Beni, insanların teşvikleri bu kötü yola düşürdü. Beleş yem vererek, bana görevlerimi unutturdular.

SOSYAL YARDIMLAR DAVRANIŞ BOZUKLUĞU YARATABİLİR

Koronavirüs salgını sürdükçe devletlerin, gelirsiz kalanlara, bütçeden gelir transfer etmesi (varsıldan alıp, yoksula vermesi) hem sosyal hem de iktisadi bakımdan da doğrudur. Ancak salgın ortadan kalktıkça, bu transferler de ortadan kalkmalıdır. Çünkü salgın ve bilişimdeki gelişmler, uzaktan çalışma-uzaktan eğitim ve e-ticaretin yaygınlaşması gibi  değişiklikler yaratmıştır.

Muhtemelen birçok kişi, eski işini veya eski çalışma şartlarını bulamayacaktır. Eğer gelir destekleri zamanında azaltılmazsa insanın  “ekmeğini taştan çıkarma” yeteneği dumura uğrar. Bu da ekonomide kalıcı verimsizlik ve yapışkan enflasyon yaratır.

Son söz: Değişime direnme değil, değişme teşvik edilmelidir.