Malî sistemimizin en sorunlu yanı TL’nin “yumuşak” (soft) olması yüzünden ekonomisinin “çift paralı” olmasıdır. İşin hazin tarafı saygın iktisatçılarımız, enflasyonla mücadelede, bu halin ne büyük açmazlar yarattığının bilincinde değildir. Olsalardı, bu açmazlardan nasıl kurulabileceğine kafa yorar ve mesela “çift paralı ekonomilerde enflasyonla mücadelede faiz politikası” konulu makaleler yazarlardı. Tek söyledikleri, iktisat kitaplarında enflasyonu düşürmek için faizi artırmak şarttır yazdığıdır. Onlara göre bu bilimsel bir “nas”tır. Tartışılmaz. Takındıkları tavır da “sen, ben kim oluyoruz da bilimin bu açık emrini sorguluyoruz”dur. TL’nin faizini yükseltmenin, sıcak para girişini teşvik ederek, finansal istikrarsızlığa sebep olduğunu görmemek mümkün mü? AKP’nin 2003’te iktidara gelince hazıra konduğu IMF destekli “Güçlü Ekonomiye Geçiş” programının müellifi, Princeton’dan doktoralı ve Dünya Bankası’nda üst düzey yöneticilik yapmış iktisatçı Kemal Derviş idi. Zannedersem 2007 yılıydı. Swissotel’deki bir konferans çıkışında kendisine “tasarladığınız program öngördüğünüz şekilde yürüyor mu?” diye sordum. O da “hayır, cari açığın büyümesi, beni endişelendiriyor” demişti.

CARİ AÇIK VERMEK, DIŞ BORÇ STOKUNU BÜYÜTMEKTİR

Türkiye’nin uzun vadeli çıkarları için benim ve benim gibi düşünen az sayıda iktisatçının uzun yıllardır savunduğu ekonomik model “cari açıksız, ihracata dayalı” büyümedir. 20 yıl sonra AKP de aniden bu reçeteyi savunur oldu. Başından beri AKP’nin izlediği “dış kaynakla, iç piyasaya dayalı büyüme” modelini eleştirmiş bir kişi olarak ben şimdi ne yapmalıyım? AKP benimsedi diye kendi tezimden vaz mı geçeyim? Böyle bir tavır takınmam mümkün değildir. Bugün de, cari açığı kapatarak ülkemizi dış borç boyunduruğundan kurtarmanın şart olduğunu savunuyorum. AKP karşıtları, biz de ülkemizi yarı sömürge haline getiren dış borç kamburundan kurtulmak istiyoruz diyorlar. İstemek yetmez, bunun nasıl ve ne pahasına gerçekleşeceğini de söylemek gerekir. Dış borç stokunu yaratan ve büyüten şey cari açıktır. Çözülmesi gereken acil sorun da “kanamayı” yani cari açığı kapamaktır.

ACELE EDEN ECELE GİDER

Şu sıralarda en büyük endişem, doğruluğuna inadığım “ihracata dayalı, cari açıksız büyüme” tezimin, AKP’nin hoyratlığı yüzünden, halk indinde “tu kaka” edilmesidir. Bu endişemi haklı kılacak pek çok yazı okuyorum. Doktor hastaya “35 derece sıcaklıkta suyla dolu bir küvette, her gün 20 dakika banyo yapmasını” söylemiş. Sert erkek olan hasta “tedaviyi uzatmam 70 derece sıcaklıkta suyla dolu küvette 10 dakika yatarım” demiş. “35x20 eşittir 70x10”. İkisi de 700 ediyor diye düşünmüş. Dediğini yapmış ve haşlanınca tedaviye son vermiş. 1.70 boyunda 120 kg ağırlığında bir adam zayıflamak için diyetisyene gitmiş. Diyetisyen, size 12 ay içinde 20 kilo verdirecek bir gıda rejimi tablosu veriyorum demiş. Bizimki eve gidince, zayıflama işini bu kadar uzatmayım, iyisi mi ben diyetisyenin ye dediğinin yarısını yiyip, 6 ay içinde aynı kiloyu vereyim demiş. Düşündüğü gibi yapmış. Bir hafta sonra yolda yürürken açlıktan içi geçince, düşüp bayılmış. Bu perhiz bana uymadı deyip, kilo vermekten vazgeçmiş. Son olarak muhalefete soruyorum: İktidara gelince, cari açık vererek, dış borç stokunu büyütmeye devam edecek misiniz?  Son söz: Somut soru, somut cevap ister.