Herhalde ilk dersteydi. İktisat hocamız, tahtaya biri yatay diğeri onu dik açıyla kesen iki doğru çizdi. İki doğrunun kesiştiği noktaya “0-0” yazdı. Sonra her iki doğrunun ucuna birer ok işareti koydu. Bu “sıfır-sıfır” noktasından yukarı veya sağa gittikçe artı, aşağı ve sola gittikçe eksi değere ulaşılacağını söyledi. Yatay doğrunun ucuna “butter” (tereyağı), düşey doğrunun ucuna “gun” (silah) yazdı. İki doğrunun “yukarı ve sağ” köşesine ters “C”ye benzer bir eğri çizdi. Yaya benzer eğrinin üzerinde koyduğu parmağını yukarı-aşağı hareket ettirip, durduğu noktaların her iki eksende izdüşümünü işaretledi. Dikkat edin “butter” büyüdükçe, “gun” küçülüyor. İşte iktisadın esası budur. İktisat bize her karar bir “ödünleşme” (trade-off) içerir dedi. Bu ilişkinin diğer adı da “fırsat maliyetidir” (opportunity cost). Dikkatinizi çekerim. Tüm dünyada iktisat öğrencilerine bu ödünleşmeyi anlatmak için verilen örnekte bir eksene “tereyağı” yani gıda maddeleri, diğer eksene “silah” konuluyor. Türkiye, bir süredir silah yapımına ve satın alımına giderek daha fazla para sarf eder oldu. Bunun cebri sonucu olarak, daha az tüketilsin diye gıda maddeleri fiyatları, gelirlerden daha hızlı artıyor. İnsanlar neyin, neden olduğunun bilmese de iktisat kanunları işliyor.

BÜTÜNSEL DÜŞÜNMEK

İktisat eğitiminin amacı, iktisatçı yetiştirmek değildir. Zaten ülke ekonomisinin verimli işlemesi için çok sayıda iktisatçıya da ihtiyaç yoktur. Ancak, “milletin zenginleşmesi” için her konuda ve her sektörde başta askerlik olmak üzere, karar alıcıların, iktisadın temel kavramlarını öğrenip bunu içselleştirmesi gerekir. Sıradan vatandaş “gelirler artsın, fiyatlar dursun” der. Muhalefet, iktidara gelince bunu yapacağını vaat eder. Ama bunların bugün yaşanan fiyat artışlarına etkisi yoktur.  Sorumlu “halkın parasını harcama yetkisi” elinde Başkan Erdoğan’dır. Erdoğan duble uçaklar almış, duble yollar, duble köprüler, duble havalimanları, duble saraylar, duble hastaneler, duble camiler inşa ettirmiştir. Bunu gören seçmenlerde “eşek ölür, kalır semeri; insan ölür, kalır eseri” deyip onu alkışlamıştır. Şimdi de Erdoğan’ı alkışlayan aynı vatandaşlar, “gıda fiyatları niçin bu kadar arttı?” diye soruyor. Kendilerine tek bir örnekle cevap vermek istiyorum. Sırf arazisini imara açıp, rant avlamak uğruna Atatürk Havalimanı hurdaya çıkarıldı. Yılda 500 milyon dolar faiz ödemeyi göze alarak 10 milyar dolar dış borç alınıp, kuş uçmaz kervan geçmez bir yere yeni havalimanı yapıldı. Oraya ulaşılsın diye asma köprüler, süper otobanlar ve metrolar inşa edildi. Ulaşım üstünlüğü olan Sabiha Gökçen’in kapasite artırımı engellendi. Ekonomi bir bütündür. Dünyada ve ülkede olan biten “her şey, her şeyle bağlantılı”dır. Bu da “kelebek etkisi” ile anlatılır.

FİYATLARIN DONDURULMASI

Enflasyon, karmaşık bir fenomendir. “Yükselt faizi, kıs para miktarını, bak nasıl düşüyor enflasyon” önermesi, olayı çok basite indirgemektir. Bu, bir bakımdan, ağlayan çocuğun yüzüne yastık bastırarak onu susturmayı önermeye benzer. Son anda boğulmasın diye yastık kaldırılınca, çocuk yeniden ve daha yüksek perdeden ciyaklamaya başlar. 2001 krizinden önce %7000’e çıkan faizi ve ardından iki katına çıkan enflasyonu hatırlayın lütfen. En az bu öneri kadar kötü olan bir çözüm önerisi de “enflasyonu düşürmek için” fiyatları baskılamak hatta narh koymaktır. Hem Osmanlı hem de Cumhuriyet hükümetleri maalesef bunu uygulamıştır. Parasal bir oldu olan enflasyon, son tahlilde bir “ücret-fiyat” sarmalıdır. Enflasyonla “bütünsel mücadeleye” girişilmiş olmak kaydıyla, atalet momenti yükselmiş “ücret-fiyat sarmalını” kırmak amacıyla “ücret-fiyat dondurulması” (wage price freeze) kısa bir süre için uygulanabilir. İsrail, 1986’da %400’e çıkan enflasyonu, önce %20’lere 2000’de de %1.5’e düşürmeyi başardı. Bu çok uzun ve geniş kapsamlı mücadelede kısa bir süre “freeze” kullanmıştı. Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu “İSRAF ORTAMINDA” gıda maddesi fiyatlara müdahale halka daha da pahalıya mal olur.

Son söz: Son şişeyle ayağını yıkayan, içecek su bulamaz.